Yol'un Kurucusu Şah-ı Merdan Ali
Alevi inancına göre Hz. Ali, Yol’un kurucusudur.
O Murtaza’dır (Tanrı rızasını kazanmış), Şah-ı Merdandır (Mertlerin şahı), Şah-ı Evliyadır (evliyalar sultanı), Haydardır (arslan, cesur), Şir-i Yezdandır (Allah’ın Arslanı) Serpinhandır (yardımcı can), Nihandır (sır), Halikül Rahmandır (bağışlayıcılığın yaratıcısı), Şahı Vilayetdir (ermişler sultanı), Ebu Türabdır (toprak babası), Emîr’ül-Mü’minîn’dir (inanmışların başı), Bab-ül İlm’dir (ilim kapısı).
Şah-ı Merdan Ali’nin Soyu
Şah-ı Merdan Ali (598-661), Mekke’de bulunan ve 12 soydan oluşan Kureyş kabilesinin Abd-i Menaf Oğullarından Haşim’in soyundandır. Haşim Hz. Muhammed ve Hz. Ali’nin dedesi olan Abdül Muttalib’in babasıdır. Babası Ebu Talib, annesi Fatıma’dır. Fatıma Abdül Muttalib’in oğlu Esed’in kızıdır. Ali’nin, Kabe’de (Beytullah’da) doğduğu, adını peygamberliğinin 12. yılında olan Hz. Muhammed’in koyduğu kabul edilir. “Ali” yüce, yüksek anlamındadır ve Allah’ın adlarından biridir.
Peygamber ve Ali amca çocuklarıdır. Peygamber’in kızı Fatıma ile evlidir ve bu evlilikten Hasan ve Hüseyin dünyaya gelmiştir. Peygamber, Fatıma, Ali, Hasan ve Hüseyin ev halkını, Ehlibeyti temsil etmektedir.
Şah-ı Merdan Ali İslam’ın kuruluş döneminde Peygamber’in yanında olmuş, cesaretiyle, inancıyla onu korumuştur. Peygamber’in kendisinden sonra halife göstermesine rağmen diğer soylara mensup olanlar halifeliği ele geçirmişler ve bu adaletsizliğin yol açtığı kavgaların, savaşların sonunda Ali halife olmuş ancak Umeyye oğullarından (Emeviler’den) Muaviye onun halifeliğini tanımamış ve kavgalar sürmüştür. Bu mücadelelerde Ali’nin yanında yer alanlara Şia (Alevi) denmiştir. Ali yanlısı olanlar ile Muaviye yanlısı olanlar arasındaki mücadelede üçüncü bir taraf olan Hariciler şiddet ve terör yarattıktan sonra Ali’nin katline sebep oldular (661).
Kendi Anlatımıyla Şah-ı Merdan Ali
Şah-ı Merdan Ali Alevilerin lideridir. Liderlik üstün nitelikleri gerekli kılar. İnanışa göre bu üstünlük Ona Tanrı’nın verdiği bir ayrıcalıktır. Kabul edilir ki, O Tanrı tarafından özel olarak seçilmiştir, dine hizmette kusursuzdur, cesurdur, dinin yayıcısı ve inananların koruyucudur. İslam bilgini Şerif Murtaza (Ebul’l -Kasım bin Tahir) onun manzum sözlerini derlemiş ve bunlar Divan şeklinde yayınlanmıştır. Burada Şah-ı Merdan Ali kendisi, Peygamber ile yakınlığı, verdiği mücadelelerin anlamı üzerine veciz sözler söyler. (Bkz. Hz. Ali Divanı)
“Ben Ali’yim ve Abdül Muttalib oğluyum. Biz ve Beytullah öncelikle biz anılırız kitaplarda.”
(Abdül Muttalib Hz. Ali ve Hz. Muhammed’in dedesidir.)
“Allah bize Peygamber’i zafere ulaştırma şansını onurunu verdi ve bizimle İslamiyet’in sancaklarını yükseltti.”
“Allah bizimle kitabını ve Peygamberini kutsadı zafer ve saygınlığa ermede bizi uygun gördü”.
“Biz uyumlu yolda yürüdük ne eksik iş yaptık, ne de aşırılıkta yarar sağlamaya çalıştık.”
“Sizinle savaşan benim. Sığınağım olan Hakk’ın Allah’ı yardımcımdır ve beni zafere götüren odur.”
“Bilirsin ki savaş ateşleri yükseldiğinde akıllı ve tecrübeli bir aslan kesilirim.”
“Ve beni onlara imam kıldı ve bunu Gadir-i Hum’da bildirdi”
“Peygamberimiz velayetinizi bana verdi ve bunu Gadir-i Hum’da ilan etti.”
“Kuran da benim velayetime bağlılıklarını ve bana itaatlerini gerekli kıldı.”
Aleviler, Peygamber’in Veda Haccı’nda, Gadir-i Hum’da yaptığı konuşmasında Ali’nin velayetini açıkladığını ve Ehlibeyt’in yolundan gidilmesini istediğini kabul ederler ve bunun sonucu olarak velayetin yani halifeliğin Ali’nin hakkı olduğuna kesin olarak inanırlar.
Ali – Muhammed Kardeşliği
Şah-ı Merdan Ali, Peygamber ile amca çocuklarıdır, ancak bundan da daha ileride yakınlığı ifade etmek için kardeş olduklarını belirtir.
“Nasıl ki Musa ve Harun kardeşlerse, ben de öylesine kardeşim Peygamber’e, adım ona kardeştir.”
Ali adının anlamı yüksek ve yücedir ve bu Allah’ın sıfatlarındandır. Bu Yol kardeşliğidir, inanç kardeşliğidir. Aleviler Ali ile Muhammed’in Yol kardeşi (musahip) olduklarına inanırlar. İmam Cafer Buyruğu’na göre, musahiplik, iki sufinin, bu yolla iki ocağın kıyamete kadar kardeşliğidir. Musahiplik Ali ile Muhammed’den kaldığı için musahip andı içenler Ali-Muhammed yoluna girmiş sayılırlar.
Buyruk’ta Muhammed ile Ali’nin Yol kardeşliği şöyle anlatılır;
“Herkes yerine oturduktan sonra Tanrı’nın elçisi inananlara dönerek;
-‘Ey inananlar, her iki kişi birbirinizi kardeşliğe kabul edin’, buyurdu.
Muhammed’in buyruğu üzerine her inanan kendisine bir kardeş buldu. Hz. Ali yalnız kaldığını görünce ayağa kalkarak;
-Ey Tanrı’nın elçisi ben tek kaldım, ben kiminle kardeş olayım? der. Bunun üzerine Muhammed;
-’Ey Ali, sen benim kardeşimsin; tıpkı Musa ve Harun gibi. Ya Ali, bundan böyle sen de seni izleyenlerin, sana inananların belini bağla,’ buyurur.
Peygamber’in “Yol kardeşi” olan Ali için söyledikleri Alevi-Sünni hadisçiler tarafından ittifakla kabul edilir. Bunlardan bazıları şöyledir;
“Sen bendensin, ben sendenim.”
“Ali ve ben aynı ağaçtanız.”
“Ya Ali sen bana Harun’un Musa’ya olan menzilindesin.”
“Ali’ye eza eden bana eza eder.”
“Bir kimse Ali’yi severse beni sevmiş olur ve Ali’ye buğz eden bana buğz etmiş olur.”
İlmin Kapsı Şah-ı Merdan Ali
Şah-ı Merdan Ali’nin batın ilminde üstün olduğu Peygamber’in hadislerinde de ifade edilmektedir;
“Ben ilmin şehriyim, Ali de kapısıdır, ilmi isteyen kapısına müracaat etsin.”
Aynı cevherden yaratılmış olan Muhammed-Ali’nin batın ilminde yetkin olmaları anlaşılır bir şeydir. Şah-ı Merdan Ali de bunu onaylar;
“Onun en yakını benim, ilmiyle büyüttü beni, ta ki ilminin bilgini oldum.”
Şah-ı Merdan Ali herkesin, yoksulların da cahilliğe karşı mücadelesini önerir ve ilmin önemine dikkat çeker;
“Öğren cahil kalma, Ali yalın ayaklıların da hayırlısıdır.”
“İlim insanın güzelliğidir, onu kazanmayı iste, onu edin ki kahrıyla yaşayan bir insan olma”
“Güzellik giyilenlerin süslülüğü ile oluşmaz, bilgi ve terbiyeyle güzel olunur”.
“İlim isteyenine yüceliğinden akarak gelir.”
Bilgi yumuşaklığı, hoşgörüyü, iyi huyluluğu geliştirir. Bu Alevi ahlakının temel ilkelerindendir. Cehalet ise sertliği, bağnazlığı, kötü huyluluğu besler.
“Bir atım var ki yumuşaklığa gemlenmiş, bir atım var ki cehalete eyerlenmiş.”
Şah-ı Merdan Ali’nin bu yaklaşımı Onun yolundan giden Hacı Bektaş Veli’de de görülür;
“Her şeyin en büyüğü ilim ve hilm. Çünkü ilimle Hakk’a yol bulunur, hilm ile halka tahammül edilir.”
Şah-ı Merdan Ali insanı kitaba benzetir. “İnsan okunacak kutsal kitaptır” anlayışının kaynağı odur.
“Sen ey insan, ayan beyan bir kitapsın, harfleriyle yüreğin okunur.”
İnsan bir kitaptır, insan evrenin özüdür, bu öze girmek, insanın gönlüne girmek, onu okumak, anlamak bilgiyle olur.
İnsanın değeri bilgiyle ve bilgiyi öğrenme çabasıyla ölçülür.
“İki tür insan vardır: Bilen ve dinleyen, diğerleri işe yaramaz çökeltilerdir.” (Hazreti Ali Divanı, 1990)
Bilginin işe yarar olması, fayda sağlaması önemlidir. Bilgin bilgisini kendisi ve toplum için faydalı kullanan insandır;
“Nice bilgin vardır ki bilgisi olduğu halde ona fayda vermez de bilgisizliği öldürür gider onu.”
“İlim uygulamayla eşittir; bilen uygular. İlim uygulamayla seslenir; uygulama cevap verirse ne ala, cevap vermedi mi ilim de göçer gider.”
Akıllı kimdir, anlat deyince buyurdular ki:
“Her şeyi layık olduğu yere koyandır.”
“Bilgin ölü olsa da diridir, cahil diri olsa da ölü.”
“İki şey vardır ki sonu bulunmaz: Bilgi ve akıl.” (Nehc’ül-Belaga)
Şah-ı Merdan Ali akla, bilime gerçeğe inanan Alevi toplumunu önderidir. Ayin-i Cemlerde Dede/Baba erenler “…Kerem evliya gerçeğe hü, ya Ali!“ diyerek duasını tamamlar. Gerçeğe bilgiyle, bilimle ulaşılır.
Güzel Ahlakın Savunucusu Şah-ı Merdan Ali
Alevilerin ahlak anlayışının en önemli kaynaklarından biri Şah-ı Merdan Ali’nin ahlak anlayışıdır. Misafir sevgisi, cömertlik, doğruluk, hoşgörü ve insana saygı bu ahlakın temel değerleridir.
Ali cömertliğin atalarından gelen bir gelenek olduğunu belirtir.
“Benim izzet ve ikramım yemin ederim atalardan mirastır ve onlar benden önceliklidir.”
“Kim ki cimrilikten uzaktır, dostluğumu kazanır, cimrilik ederse beni karşısına alır, yergimi kazanır.”
“Misafirine gücün yettiğince ikramda bulun, öyle ki ona saygıdan seni mirasçı saysınlar.”
“Dünya sana cömert davrandığından sen de malına cömert davran, herkesin durumu değişebilir.”
“Evim gelen herkesin kendi ortamıdır, kilerimiz yiyecek alana açıktır. Bütün varımızı sunarız sadece, ekmek ve sirke olsa da
Doğruluk ahlakın temel direğidir.
“Doğrulukla yürüdüğünde mal, mülk edinmek, suların dere yataklarına, kuşların yuvalarına ulaşmasından daha çabuk elde edilir.”
Sevgide ve nefrette aşırılıktan kaçınılmasını önerir;
“Aşırılık gösterme sevgide, çünkü insan ne zaman o sevgiden hoşnut kalmayacağını bilemez. Hoşnutsuzluk duyar da insana nefret duyarsan nefretinde de aşırılık olmasın. Nefretinden ne zaman döneceğini bilemezsin.”
Sır saklamak, gördüğünü örtmek, görmediğini söylememek Alevi ahlakının Şah-ı Merdan Ali’den gelen güzellikleridir;
“Başkalarının sırrı sana emanet edilirse onlara sahip ol. Dostların ayıplarını görür bilirsen, üstünü ört ve sakla.”
“Sana karşı kusurlu davranan bağışlamanı isterse bağışla. Allah’ın iyilikleri onun kötülüklerinden çok daha fazla olacaktır.”
İyilik yapmak özgür insanın işidir. Özgür insan yaptıklarından sorumlu tutulabilir.
“Bir Nisan yağmuru damlasının sedef kabuğunda inciye dönüşmesi gibidir iyilik. Özgür insan tarafından yapıldığında, esareti babadan devralanlar için ise yılanın ağzındaki zehir gibidir.”
Şah-ı Merdan Ali sorun çözme yöntemini de önerir. Bu yöntem işi kolay kılmayı amaçlar.
“Her sorunu kolay yanından ele al, hayatında rahat edersin, çünkü sen sorunları kolaylıklarıyla ele aldıkça çözümleri de kolaylaşacaktır.”
“Her şey olması gereken zamanda oluşup elde edilir, bunu bilmeyen cahil yorgunluğuyla mahzun kalır.”
Onur mücadelesi önemlidir;
“Yerilen aşağılık kişiler saygınlık döşeklerine oturacak olursa, biz ayağa kalkarız.”
“Varlıklı kişiden ellerinin içinde senin için ne sakladığını bilmedikçe uzak dur.”
Şah-ı Merdan Ali’nin hayata dair ilkeleri her Alevinin uygulamaya özen gösterdiği değerlerdir;
“Güzel bir hayat sürdürmek istiyorsan kıskanma, cimri olma ve hırslı olma.”
“Zamanı değilse çok konuşma, söze başvurma, suskunlukla süsle aklını.”
“Dostuna kanat ger ve ona bir babanın oğullarının üstüne eğilmesi, onları korumasına alması gibi davran.”
“Eziyet etme, eziyet edene engel ol. Diline sahip ol, can feda olsun sana, yardımcı olan dost arkadaşlığına.”
“Dert ve sıkıntının şiddetine sabır göster, bunun da sonu gelecektir. Bil ki sabır bir asalet derecesidir.”
“Eğer yoksullaşırsan, yoksulluğunu gönül zenginliği ile tedavi et.”
“Sırrı erdemli olandan başkasına verme, yalnız o erdemli insanlarda sır olarak kalabilir.”
Şah-ı Merdan Ali’ye göre erdemlilik temiz ahlak, iyi ve güzel düşüncedir. Bunun için gerekli olanlar ise sırayla şöyledir: “Birincisi din ikincisi akıldır. Üçüncüsü ilim-bilgidir, dördüncüsü hayal ve ümit etmektir, beşincisi cömertlik, altıncısı verili ve misafirperver olmak, yedincisi arı ve saf insan olmak, sekizincisi sabır, dokuzuncusu teşekkür duygusuna sahip olmak, geri kalanı yumuşak karakterli olmaktır.” (Hazreti Ali Divanı, 1990)
Emîr’ül-Mü’minîn Ali’nin Mısır’a tayin ettiği Vali Malik’e verdiği emirname aynı zamanda bir ahlak belgesidir.
“…Emrin altında bulunanlar için kalbinde muhabbet, merhamet duyguları, lütuf meyilleri besle. Sakın biçarelerin başında kendilerini yutmayı ganimet bilen yırtıcı bir canavar kesilme! Çünkü bunlar iki sınıftır: Ya dinden kardeşin ya da yaratılıştan eştir sana… Ey Malik, sakın hiçbir affından dolayı pişman olma; sakın hiçbir kimseye azap ettiğin için katiyen sevinme. Bir de sakın “Ben kudret-i kamile sahibiyim, emrederim, itaat ederler” deme. Çünkü bu, kalbi fesada vermek, dini za’fa uğratmak, felakete yaklaşmaktır… (Derman, 1975: 211).
Seyyid Radıy tarafından toplanan ve yazılan Hz. Ali’ye ait hutbeleri, vasiyetleri, emirleri ve mektupları Nehc’ül-Belaga adlı eserle günümüze kadar ulaşma imkanı bulmuştur. (Eser A. Göpınarlı’nın çabasıyla düzenlenmiş ve yayımlanmıştır. Gölpınarlı’ya göre Seyyid Radıy adıyla bilinen Ebu’l-Hasan Muhammed ana ve baba tarafından Oniki İmamlar’a bağdır. Yedinci İmam Musa Kazım’ın dördüncü kuşak torunudur) Bu eserde Şah-ı Merdan Ali’nin Oğlu Hasan’a Sıffîn’den döndükten sonra yazdığı vasiyetname de yer almaktadır. Görülecektir ki, bu vasiyetname sadece bir babanın oğluna verdiği ahlaki öğütler değildir. Aynı zamanda bir inanç sistemimin temel dayanakları gösterilmektedir. İfadeler oğluna yönelik olmakla birlikte aslında tüm insanlara yönelik mesajlar içermektedir. Vasiyetnamenin tamamının okunmasını önermekle birlikte burada ancak bazı bölümleri verilebileceğiz.
“Zamanın çetinliğini ikrar eden, geçici olduğunu bilen, ömrü sona eren, kadere boyun eğen, dünyayı kınayan, ölüler yerinde yurt tutan, yarın da şu dünyadan göçüp gidecek olan fani babadan; dilediğini elde edemeyen, helak olup göçenlerin yoluna giden, hastalıklara amaç olan, zamana rehin edilmiş bulunan, musibet oklarına hedef kesilen, dünyaya tutsak olup zanlara kapılan, aldanıp duran, ölüme borçlu ve esir, mihnetlere giriftar, hüzünlere eş, afetlere nişan olan dileklere kapılmış, ölülerin yerine geçmiş oğla.
Dünyanın benden yüz çevirdiğini anladım; zamanın bana karşı serkeşlik ettiğini bildim; …Seni düşünmem, bana kendimi unutturdu da ölsem de, kalsam da tutmanı dileyerek sana bu vasiyetnameyi yazdım.
Oğulcağızım, Allah’tan çekinmeni, emirlerine itaat etmeni, onu anarak kalbini onarmanı, onun ipine yapışmanı tavsiye ederim sana; ona yapışırsan seninle Allah arasında ondan daha sağlam hangi sebep hangi vesile vardır ki?
Kalbini öğütle dirilt, zahitlikle öldür; tam inançla kuvvetlendir; hikmetle aydınlat; ölümü anmakla alçalt; yok olacağına inandır; dünya elemleriyle görüş sahibi et…. Bilmediğin şey hakkında söz söyleme; gerekmediği zaman söze girme… Nerede olursa olsun, gerçek için çetinliklerin en çetinlerine dayan; din hükümlerini öğren. Bütün işlerinde Allah’a sığın…
Dilediğin şeyde Rabbine özü doğru ol; çünkü vermek de onun elindedir vermemek de. Hayrı çok dile; vasiyetimi anla; başka yollara yönelme; çünkü sözün hayırlısı, fayda verenidir, bil ki hayır yoktur fayda vermeyen bilgide; bellenmesi doğru olmayan bilgiden de faydalanmak mümkün değildir…
Bil ki oğulcağızım, vasiyetimden tutacağın şeylerin bence en sevimlisi, Allah’tan çekinmen, Allah’ın farzlarını yerine getirmen, senden önce gelip geçen atalarının, Ehlibeytinden temiz kişilerin yolunu tutmandır…
Bir de bil ki ölümün sahibi yaşayışın da sahibidir; yaratan, öldürendir; yok eden, tekrar diriltendir, dert veren derdi giderendir. Dünya, Allah’ın nimetler verdiği, fakat sınamalara da uğrattığı, yaptıklarımıza ahrette karşılık olarak mükafat ve mücazat takdir ettiği bir yurttur….
Oğulcağızım, nefsini kendinle başkaları arasında bir tartı haline getir; kendine yapılmasını, başına gelmesini sevdiğin, dilediğin şeyi başkaları için de sev, dile; sana yapılmasını, başına gelmesini istemediğin şeyi onlar için de isteme… Bildiğin az bile olsa zararı yok fakat bilmediğini söyleme. Sana söylenmesini istemediğin şeyi sen de söyleme başkalarına. Bil ki kendini görmek, beğenmek, gerçeğin zıddıdır, akılların afeti…
Bil ki göklerin, yeryüzünün hazineleri elinde olan, sana dua etmek için izin vermiş, icabet edeceğini de vaat etmiştir. Dilemeni emretmiştir, dilediğini vermek için; acımasını emretmiştir, sana acımak için. Seninle arasına bir perde çekmemiştir, seni onun katında şefaat edecek birisine muhtaç etmemiştir… Onu çağırdın mı sesini duyar; gizli yalvardın mı gönlündekini bilir…
Bil ki sen ahiret için yaratıldın, dünya için değil. Yok olmak için yaratıldın, kalmak için değil. Ölüm için varsın sen, yaşamak için değil… Nefsini bütün aşağılıklardan üstün tut, seni dileklere çekse bile; çünkü nefsini aşağılatmana karşılık üstün ve yüce bir şey bulamazsın, kendini zelil etmekle kalırsın; hiçbir izzetse, o zillete değmez… Hayırlılarla eş -dost ol, onlardan biri olmaya bak; şerlilerden çekini onlardan ırak ol. Ne kötüdür haram şey yemek; zulmün en kötüsüyse zayıfa zulmetmek…En hayırlı tecrübe, sana öğüt veren tecrübedir. …Sana sert davranana karşı yumuşak ol, belki o da yumuşar. Düşmanına üstünlükle muamele et, bağışla onu. …Yola girmeden dostu sor, eve girmeden komşuyu bul…Herkesi yapabileceği bir işe koş. Böyle yaparsan hizmeti birbirine atamazlar, hizmetten kaçamazlar. Soyuna -boyuna iyilik et, çünkü onlar kanatlarındır. Onlarla uçarsın, onlar aslındır senin, onlara ulaşırsın.
Seni dininde, dünyada Allah’a ısmarladım; şu tez geçen dünyada da, bir zaman sonra gelecek ahirette de sana hayırlar dilerim vesselam.” (Nehc’ül-Belaga: 336-345).
Alevi Ozanların Dilinden Şah-ı Merdan Ali
Şah-ı Merdan Ali üzerine çok sayıda nefes vardır. Başka türlü söylersek hiçbir Alevi ozanı yoktur ki Şah’ın anmasın, ona olan sevgisini göstermesin. O nedenle burada sadece birkaç örnek verilecektir.
Bektaşi Ozan Muhittin, Ali’yi imanın kıblesi, dört kapının sahibi, Peygamber’in halifesi ve her yerde var olarak gösterir;
Dinle imdi
Delil ve burhandır Ali
Gel eşiğine sür yüzünü
Kıble-i imandır Ali
Hakikattir marifettir
Tarikattır Şeriattır
Nübuvvettir vilayettir
Küllide yeksandır
Kaygusuz Abdal Ali sırrını şöyle açıklar:
Ali’ye ismullah derler
Yüzüne secde ederler
Taş yerine koyarlar
Koyamazsın demedim mi
Bu Kaygusuz ezeliden
Himmet almış ol veliden
Oku ilmini Ali’den
Doyamazsın demedim mi
Ali ilmi Batıni ilimdir, sırların ilmidir. Bu ilmin şehri Muhammed kapısı Ali’dir.
Ali’nin Tanrısal niteliklerini Pir Sultan Yunus Emre’yi hatırlatan bir biçimde söyler;
Yer yoğuken gök yoğiken var olan
Arş yüzünde kandildeki nur olan
Gahi merkez olup gahi yer olan
Ali’dir ki Şah-ı Merdan Ali’dir
Pir Sultan başka bir nefesinde Allah-Muhammed-Ali üçlemesini, daha doğrusu birliğini özetler;
Bu dünyanın evvelini sorarsan
Allah bir Muhammed Ali’dir Ali
Sen bu yolun sahibini ararsan
Allah bir Muhammed Ali’dir Ali
Benzer biçimde Hatayi’de Muhammed Ali birliğine vurgu yaparak Ali’nin alemin aynası olduğunu söyler;
Daim fikrimde zikrin ya Muhammed ya Ali
Gönlümün evinde şükrün ya Muhammed ya Ali
Tanıyamaz kendi özün seni yakın bilmeyen
Alemin ayinesisin ya Muhammed ya Ali
Şahkulu Sultan Dergahı post sahibi Hilmi Dedebaba Ali’yi kendi yüzünde, özünde görür.
Tuttum aynayı yüzüme
Ali göründü gözüme
Kıldım nazarı özüme
Ali göründü gözüme
Ali evvel Ali ahir
Ali Tayyib Ali tahir
Ali batın Ali zahir
Ali göründü gözüme
Ali candır Ali canan
Ali rahim Ali rahman
Ali dindir Ali iman
Ali göründü gözüme
Kul Himmet Ali’yi Kırklar meclisinde Ali’nin rolünü açıklar;
Ezel meclisinde Kırklar ceminde
Muhammet nuruna bezendi Ali
Kırklar ile bile ayini cemde
Bu aşkın sırrına özendi Ali
Kul Hüseyin meydanda Şahın huzurunda niyaz ederken Allah Muhammed Ali birliğini vurgular;
Günah ettim Şahım darına durdum
Allah bir Muhammet Ali aşkına
Kırklar eşiğine yüzümü sürdüm
Allah bir Muhammet Ali aşkına
|