iframe src="https://www.facebook.com/plugins/share_button.php?href=https%3A%2F%2Fuludergah.tr.gg%2F&layout=button_count&size=small&mobile_iframe=true&width=80&height=20&appId" width="80" height="20" style="border:none;overflow:hidden" scrolling="no" frameborder="0" allowTransparency="true" allow="encrypted-media"> ALEVİ, İNANCI DİN BİLGİLERİ SAYFASI, Fahrettin ŞahmerdanHızıraşkına
   
 
  ÖLMEDEN ÖNCE ÖLMEK.


HAKİKAT SEHRİNİN YOLUNA GİREN

 ...ÖLMEDEN ÖNCE ÖLMEK ...


Ey  mümin  kardeş  Hak  Taalâ  bunu  buyurdu: "Mute  kable  ente  muta"  yani  "Ey  kullarım  ölmeden  önce  ölün, mahşer  olmadan  hesabınızı  görün" Ancak,  "(bu)  nasıl  olmalı?"  dersen,  (karşılığı  şudur):  Sizler hırsınızı,  nefsinizi  öldürün  ve  pir  eteği  tutun. Daha  doğrusu,  bir  musahip  tutup  onunla  sırat-ı  mustakim üzere  yola  gidip  malı  mala,  canı  cana  katıp  birbirine  teslim  olup yılda  bir  kez  peygamber  vekili,  pirin  yamacına  geçmektir.  (O zaman)  mahşerde  sorulacak  soruları  pir  ona  sorar.  O  talibin (yaptığı)  iş  her  ne  ise  pir  açıklar,  bildirir.  Yok,  talip  saklarsa sakladığı  günah  mahşerde  yine  sorulur. İmdi,  bir  mümin  yılbaşı  gelip  de  pir  yamacına  geçtiği  zaman  pir ona: "Aşk  ola"  der. (Bunun  üzerine)  talip  Fazlı  darına  iner.  Pir  der  ki: "Ey  talip,  cesedine  can  verdi,  kalbine  iman  verdi.  Söylemeye  dil verdi.  Tutmaya  el  verdi.  Hak  Taalâ  seni  beni  adem  kalbinden  halk etti.  Ne  gördün  ne  işittin?" Talip  şöyle  karşılık  verir: "Hak  gördüm  er  meydanına  geldim.  Allah,  eyvallah". 
 
  "Ölmeden  Evvel  Ölmek"   Özbenliği  ile hesaplaşma  Aleviliğin  temel  ilkelerinden  biridir.  Burada  yalın  biçimde  kişinin  kendisi  ile hesaplaşması  gereği  anlatılmıştır. Buyruk'ta  Tanrı'nın  olduğu  söylenen  bu  söz,  Kur'an'da  bulunmaz.  Kimi  hadis kutaplarında  Muhammet'in  bu  içerikte  bir  sözü  olduğu  belirtilir. Sırat-ül  Mustakim:  Sırat  köprüsü...  Doğru  yol  anlamındadır.  Kur'an'ın  Fatiha suresinde  (5-6)  geçer.  Cennete  gidebilmek  için  üstünden  geçilmesi  gereken  cehennem üstünde  kurulu  köprünün  adıdır.  "Sırat"  sözcüğü  Arapça'da  "geçilmesi  güç  yol,  keçi  yolu" anlamına  gelir.  İslam  inançlarına  göre  bir  kimse  için  kesilen  kurbanlar  o  kimseyi sırtlarından  taşıyarak  bu  köprüden  kolaylıkla  geçirirler. O gün  mahşer  günü  gibidir.  
 
Pir  Tanrı'nın  vekili  sayılır.  El  vekilü keelasil gibi  bu  talibe  kabir  sorgusu  gibi  soru  sorar.  Der  ki: "Aldığın  varsa  ver.  Verdiğin  varsa  al.  Döktüğün  varsa  doldur. Ağlattığın  varsa  güldür.  Yıktığın  varsa  kaldır ." O kişide  kul  hakkı  yok  ise,  Hakkın  emrinden,  farzından, Muhammed'in  farzından  sorulur,  sünnetinden,  Ali'nin  tarikinden sorulur. O talip  saklamayıp  günahını  ele  verir. Talip: "Burada  sorulup  orda  sorulmayayım.  Hazreti  Kur'an'da  ne buyurulduysa  ona  göre  davranayım,  işleyeyim.  Pirin  ve  Hakkın divanında  yüzüm  ak  olsun.  
 
Dört  kapı,  kırk  makamda  ona  göre davranıp  kendimi  düzelteyim."  diye  düşünmelidir. Yok  o  talip  günahını  saklarsa,  ulu  tarikata  yalan  söylemiş  olur. Yol  haini,  iman  uğrusu  olur.  Tarikat  ona  helal  olmaz.  Yediği  lokma haram  olur.  Semah  ederse  semah  haram  olur,  semahı  yalnızca oyundur.  Kallenneebi  Aleyhüsselam  "Tüm  oyunlar  haramdır" diye  buyurmuştur.  Ve  o  ceme  gelen  müslüm  bacılara  baksa namahremdir.  Kâr  edem  derken  zarar  eder.  Şeriatten,  tarikattan  eli boş  olur.  Mahşerde  arasat  meydanında  kalır.  Kimse  sahip  olmaz. Aman  kardeş,  günahını  saklama.  Derdini  söyle,  karanlık  kabire koyma!  Burada  söyle! Yok,  talip  günahını  saklamayıp  pire  bildirir  de  pir  dünya  malına tamah  edip  "İyisin"  derse  o  pirin  başına  neler  gelir!..  Yalıncı kezzab  olur.  O  pir  mala  tamah  edip  hakkı  batıl  ederse  ceza  günü o  talibin  hesabını  o  pir  verir. Adem,  ademi  ıslah  edemez.  
 
Rehber  pir  arada  araçtır.  Bir  pirin yamacına  bir  talip  gelince  pir  talibe: "Seni  ahirette  yarlıgayım.  Gel  günahından  geçtim"  derse,  önce kendi  günahını  affetti  mi?  (bunu  düşünmelidir).  Kendi  başına  ne geleceğini  bilmeden  talibe  "günahından  geçtim"  derse  o  pir  dinden çıkar. Ancak,  pir  olan  kimse  talibin  günahına  göre  (onun)  cezasını verip,  aklamalı.  Ondan  sonra: "Bizim  gözümüzde  iyisin,  Hak  Taalâ'nın  indinde  de  iyi  olasın!" derse  (bu  sözler)  duadır.  Talibin  zenginliğine,  güzelliğine  bakıp: "İyisin,  senin  günahından  geçtim"  derse  ve  o  cahil  talip  de  ona inanır: "İşte  pirim  günahımdan  geçti"  derse  (boşuna  avunur).  (Günahı) daha  çok  eder.  O  pirin  sözü  kitap  mı  yoksa  kendi  nefsi  için  mi  akıl etmez.  Orasını  fark  edemez.  Kılavuzsuz  kalır. Pir  olanın  şöyle  yapması  gerekir.  Talibe  günahını  söyletir. Küçük  günah  ise  günahına  göre  cezasını  verir.  Mürşidin  buyruğundan  her  ne  gerekirse  ona  göre işler.  O  talibe  tövbe  verdirir. "Allah-u  Taalâ  affeylemiş  ola!"  diye  dua  eder. Yok,  talibin  günahı  büyükse,  onu  yüze  almasınlar,  meydana koymasınlar.  Ancak  onun  davasını  mahşerde  Hak  Taalâ  icra  eder. Ancak  pirin  göreceği  günah  küçüktür.  Dünya  malına  tamah et(mey)ip  büyük  günah  işleyen  talibi  meydana  alırsa: "Gel  günahından  geçtim,  seni  yarlıgadım"  derse  (ve  de  o  pir) eğer  keramete  kadem  bastıysa,  söz  yok.  Yok,  kendi  aklınca  (iyisin, hoşsun)  derse,  o  kendi  işlevince  yola  giden  çağırırlar.  Tanrının divanında  münadiler  bağırırlar: 
 
"Ey,  cihanda  benim  vekilim  olan  pir Piri  getirirler.  O  pirin  defterine  bakarlar.  Hazreti  Muhammed'in üzerine  nazil  olan  Kur'an'ın  hükümlerince  hükmedip  Hakkı  hak ettiyse  o  pire  ne  mutlu! "Gel  sevabını  al.  (Sen)  hesabını  önce  dünyada  vermişsin."  deyip cennete  alırlar. O pir  kendi  aklı  ile  var  olan  sözde  Türkçe  bir  söz  ile  ayetsiz hadissiz  akınca  nefsine  yarar  bir  söz  ile: "Haydi  günahından  geçtim,  seni  yarlıgadım"  derse  kesinlikle kâfir  olur. O  pir  önde, o  talip  arkada  zebaniler  cehenneme götürürler.  Allahu  Taalâ  der  ki: "Ey  Asi,  sen  dünyada  Tanrı  mıydın?  Seni  dünyada  MuhammedAli'nin  sulbünden  getirdim.  İman etmeyip  aklınca  kendin  için  yol sürdün.  Büyük  günah  işleyen  talibi  akça  için  günahından  geçip  iyi dedin.  Şimdi  bugün  başını  kurtar." 
 
"Ey  dünyada  Kuran  ve  hadise  inanmayan,  kendi  günlük uygulamasınca  yol,  mezhep  düzüp  'ben  babadan  böyle  gördüm' diyerek  kitapsız  yol  sürenin  sonu  budur"  deyip  çağırırlar.  Boğazına zincirler  takıp  sürerler.  (Böyle  pirler)  âleme  rezil  olurlar.  Nedeni, baban  ölünce  kabirde  ne  ile  ödüllendirilir?  Sana  gerekli  olan Hazreti  Mevla  Sultan-ı  enbiya  her  ne  buyurduysa  ona  göre davranasın. Hakkında  şehit  olmayan  hadise  (dayanarak)  davranmak  olmaz. Arapça  söz  çoktur.  Ve  Türkçe  olan  sözlerin  yanlışı  çok  olur.  Onlara göre  işlemek  caiz  değildir.  Kesinlikle  Kur'an'dan  bir  delil  olmalıdır. Onunla  işlemek  gerek.  
 
Hak  Taalâ  o  pirleri  vekil  etmiştir.  Pirler, hiyanet  etmeye  lâyık  mıdır? Ve  de  son  zamanda  kimi  pirler,  kendi  işleklerince  "mümin kulun  malı  murdar  olmaz"  deyip  murdar  olmuş  hayvanı  yerler. Ancak,  yanlış  akla  hizmet  ederler.  Nedeni  bıçak  Hazreti  İsmail'e çalındı.  Bıçak  hayvanın  Kur'an'ıdır.  Ancak,  önceki  zamanda müminlerin  bir  malına  bıçak  erişmezse  üç  beş  can  gülbenk  çekince o  hayvan  nişan  verirdi.  Ondan  (sonra)  boğazlayıp  yerlerdi.  Son zamanda  gelenler  buna  güç  yetiremeyip  yanlış  fetva  verip  halka murdarı  yedirirler,  kanlı  olurlar.  (Bu  tür  hayvanları)  yemek  caiz değildir.  (Tanrı  bunları)  haram  buyurmuş;  hayvana  bıçak buyurmuş(tur). Örnek  şuna  benzer:  Evine  bir  vekil  koysan,  evini,  ırzını  teslim edip  inansan,  o  vekil  senin  malına  ırzına  hiyanet  edip  tenbih  ettiğin gibi  görmese  de  kendi  bildiği  gibi  görse,  o  vekile  ne  dersin?  Bu örnek  çoktur.  Arif  isen  anlarsın.  Akıl  olmayan  kimse  hayvan gibidir.  Kim  binerse  onun  olur. Ve  de  bir  mümin  bir  mümine  avradını  teslim  etse,  o  da  hiyanetlik  etse  (ve  de  o  talip)  helal  etse hatadır.  Ulu  Tanrı  yasaklamıştır.  
 
Kimi  cahiller  derler  ki: "Dişi  kulu  erkek  kul  için  yarattı.  ümin  kulun  birbirine  korusu yok." (Bu  düşünce  ile)  zina  ederler.  (Oysa)  müminin  müminden korusu  olmaması,  bir  yerde  cem  olunca  erkek  dişi  ayrımı  olmaksızın  zikir  ve  devran  edip birbirine  öğüt,  nasihat,  teselli (vermek  içindir).  Yok,  yiyip  içmek  içn,  nefis  için  korusuz  olmak (düşüncesiyle  bir  kimse)  gelirse  o  cemaat  ona  haramdır.  O  yere hayır  niyetle  gelip  ahiret  için  bir  hayır  iş  işlemek  gereken. Bir  mümin  bir  müminin  malını  zayi  etse,  o  mümin: "Benim  malımı  öde!"  dese  ödetmek  erkândır.  Nedeni,  ahiret görgüsünü  burda  görmek  gerekir.  
Tarikatta  erkândır.  Hak  sahibi: "Benim  kazancımdır"  deyip  hakkından  geçerse  hoş  olur.  Ancak, hakkında  kısas  yoktur.  Ödetirse  birşey  lazım  gelmez. 
 
Hak  vekili pirdir.  Müminin  davasını  mahşere  koymayıp  pir  divanında  görmek gerekir.  Nederi: "Döktüğün  varsa  doldur,  aldığın  varsa  ver"  demek,  ettiğin  zararı ödemek  gerek  demektir.  Ya  da  hak  sahibi  ile  helalleşmelidir.  Kimi cahiller  derler  ki: "Mümin  ehline  ödek  yoktur!" 
Ancak,  Hak  Taala  bu  konuyu  kullarının  rızasına  bağlamıştır. Dilerse  ödetir,  dilerse  hakkını  helal  eder.  Gerçek  kural  budur. Birçok  söylenti  vardır.  Onlara  göre  davranmak  caiz  değildir. Her  şey  (bir)  sebeple  olur.  (Gerçekte)  sebebi  veren  de  kendi(dir), o  işi  yapan  da  kendi(dir).  Ancak,  cahil  inanç  şöyledir  ki,  bir  günah işler  de: "Ettirmese  etmezdim"  der.  Tedbirini  noksan  işler  de  takdire bahane  bulur.  Bu  söz  şeytanın  fiilidir.  Nedeni,  lanitli  cennetten çıkarken  meleklere  dedi  ki; "Hak  Taala  bana  secde  ettirmeye  gücü  yetmez  miydi?  Bana  da Adem'e  secde  ettireydi." 
(Oysa)  Hak  Taala  şer  ve  hayır  yolu  kullarına  bildirdi.  Laini evvelki  ilimde  okurdu.  Gördü  ki: "Feriştelerden  birisi  benim  emrimi  tutmasa  lanet  gömleği  onun boynuna  geçecektir"  denir.  Sonra  Taala'nın  emrini  tutmayıp  Ademe secde  etmedi,  lanetli  oldu. Hak  Taala  kullarına  kitap  gönderdi.  İblis'in  yolunu  ve  doğru yolu  bildirdi.. 
 
"Ey  kullarım  siz  Şeytana  tâbi  olmayın,  düşmandır"  dedi.  "Ben izi  sırat-ı  mustakim  üzere  tarif  etmedim  mi  eğri  yolu  göstermedim mi?"  der.  İtikad-ı  cahiliyeye  gitmeyip  emri-i  müruf,  nehi  münker etmek  gerek. Bir  müminin  kalbine  bir  küfür  veya  bir  fesat  gelse  hıfz  melekleri onu  deftere  yazarlar  mı?  Fetfaca  yazmaz,  takvaca  yazar(lar). Şeriatta,  tarikatte  yazmaz,  hakikatte  yazar(lar).  Hakikat  evliya makamıdır.  
Evliyanın  gönlü  gesattan,  küfürden  aridir.  Bu  fesat gelince  evliya  evliyalıktan  aşağı  iner.  O  fesadin  sitemin  çekip  sonra yine  evliya  olur.  O  fesat  küçük  günah  olursa  sitemin  çekip  yine evliya  olur.  O  fesat  büyük  günah  ise  bir  daha  o  makamı  bulamaz. Zira,  iblis  bir  daha  (o  makamı)  görmedi.  Ancak,  talibin  kalbine  gelen  fesat  işlemezse  Hak  Taala'dan  korkup  geri  korsa  yazılmaz. Ancak,  bir  talibin  kalbine  bir  hayır  gelse,  gücü  yetmese  o  hayır yerine  yazılır.  Yok,  şerre  gücü  yetmeyip  elinden  gelmediğinden  eline  geçse  yapacak  ama geçmediğinden-  yapmasa  o  günah  yine günah  yazılır.  Ancak,  o  hayır  kalbine  geldiğinde  malına,  canına kıyamayıp  o  hayırı  işlemese,  yine  hayır  yazılmaz,  diye  buyurdu. Ancak,  mümin  olan  İblis'in  vesvesesine  ve  nefsin  havasına, istemesine  kulak  asmayıp  onların  dediğini  yapmamalı.  İrfana gelince  müslüm  bacıları  görüp  vesvese  belirse: "Lanet  şeytana  ve  kâfire,  nefs  sana  uymam"  deyip  men  et(mesi gerekir).  Yok,  şehvet  olup  damar  kalkıp  men  edemezse  neuzibillah o  adam  tarik-i  evliyaya  varmasın.  Haramdır,  kâr  edem  derken  zarar eder.  Yok  kuru  vesvese  olursa  onu  emrini  tutmayıp  men  ederse, gide  gide  def  olur. Bir  talibin  piri  uzak  olsa,  emanet  vechile  bir  özü  yattığı  adama sorulsa,  piri  gelince  o  talibe: "Sen  başkasına  soruldun"  diye  sitem  etse  o  pir  günahkâr  olur. Zira  kıskançlık  göstermiş  olur.  Eğer  görüldüğü  adam  yanlış  fetfa verip  o  talibi  azdırdıysa,  o  talibe  sitem  edip  bir  kurban,  kırk  tarik, kırk  kuruş  tercüman  alıp  kaldırması  gerekir.  Zira  kitapsız  hocaya uymuş,  yanlış  gitmiş(tir).  Eğer  görüldüğü  adamın  kelamı  kitaba uygun  olup,  pirin  sohbeti  kitapsız  olursa  yol  ile  o  talip,  o  pir  ile  bir kamil  mürşit  bulup  o  piri  kitaba  bend  et(meliler).  O  pir  o  kâmil mürşidin  sözüne  uymayıp  kabul  etmeyip  ayitsiz  giderse  o  talip  o pirin  darına  durmamalı.  Varıp  Ali  evlâdı  bulup  eteğini  tutup yapış(malı).  Yoksa,  Şeytan'ın  darına  durmuş  gibidir.  Kitapsız  Şeyh Şeytan'dır.  Ermeni'nin,  Urumun,  Yahudi'nin  başları  kitaplara bağlıdır.  Dinleri  batıl  ise  de  yine  nesh    olunmuş  kitaplarına  amel ederler. Ve  de  musahipler  birbirini  haklamada,  birlik  etmezse, birbirinden  düşkün  ol(urlar)sa  sitemleri  birdir.  Bunlar  seksen  tarik hak  etmiştir.  Seksen  tarik  akçesi  seksen  tercüman  (alınır).  Otuz dört  akçe  halife,  yetmiş  akçe  ustad  hakkı  ve  bir  kurban  ile  kabul edesi(ni)z. Ve  bir  talip  evliyaya  iradet  getirse,  yola  gelmese,  yoldan  düşkün olsa  ya  da  pirden  düşkün  olsa  evliyaya  gelmesi  şarttır.  Evliya  kabul edip  komazsa  öyle  taliplere  de  derman  olmaz.  Allah  göstermesin. Ve  evliya  kabul  edip  getirirse,  o  taliplerin  evlerini  ve  mallarını yağma  edip  alalar.  Onda  birini  ustad  hakkı  çıkaralar.  Kalan  malını telef  edip  başları  yerine  baş  alıp  üç  gün  dar  çektireler.  Ve  ondan sonra  kabul  edeler. Ve  talip  de  gelip  evliyaya  iradet  getirse  yine  evliya  ve  musahibe yedirdiğini  minnet  eylese  murtaddır. Yok,  (talip)  günahını  bilip  gelirse  kırk  tarik  hak  etmiştir.  Kırk tarike  kırk  tercüman,  ondokuz  akçe  halife  (hakkı)  ve  yetmiş  dokuz akçe  ustad  hakkı  alıp  bir  kurban  ile  kabul  edesiniz. Evliyaya  iradet  getiren  talipler  Muhammed  Ali'nin  kavlini  ve haberini  işitip  öğreneler  ve  ustad  nefesi  olduğunu  bileler.  Üç günde,  yedi  günde,  on  iki  günde  ya  da  kırk  günde  öğreneler.  İhmal etmeyeler.  Onlara  üç  gün,  üç  gece  dar  çektireler.  Boyunlarına seklem  asası(nı)z.  Tabanlarına  diken  koyasınız.  Kuvvetleri  yeterse seksen  tarik  hak  edesi(ni)z.  Seksen  tarik,  seksen  tercüman,  yirmi sekiz  akçe  halife  ve  yüz  akçe  ustad  hakkı  nezir  alıp  bir  kurban  ile kabul  edesiniz. 
"İmam Cafer-i sadık buyruğundan,"
Fahrettin ŞahmerdanHızıraşkına
 
Yol içinde yol ararsan yol muhammed Ali'nindir
 
 1✔İlim, hakikate giden yolları aydınlatan ışıktır.
2✔İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır
3✔Yolumuz; ilim, irfân ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur.
Hünkâr Hacı Bektaş'ı veli
Yolumuz Hakk Muhammed Ali yoludur
 
Ya Allah ya Muhammed ya Ali Diyenlerdeniz
Kalsın gönül yol kalmasın-
 
Alevilik,
Hakk Muhammed Ali, Ehl-i Beyt ve Oniki İmam kutsallığını, sevgisini, sevdasını yüreğinde taşıyan;
Keremler Sultanı Ali’yyel Murtaza’nın Hazreti Muhammed’in vekili, vasisi, halifesi, imamet kapısının başı, velayet kapısının şahı olduğuna inanan;
Ali evine ve onun soyuna bağlanan, ikrar-ı bent olup Ali evinin İslam tasavvufu inancıyla hareket
eden;
Hazreti Ali’nin adaletinden, onun insani değerlerinden ayrılmayan;
insanı merkez alıp, yüreği insan sevgisiyle dolu, insanın hak ve hukukuna, bütün canlıların hak ve hukukuna riayet eden; çevre dengesiyle uyum içinde yaşamayı ilke edinen;
bütün inançlara saygı ve hoşgörüyle bakan; din, dil, ırk, cins, renk farkı gözetmeyen;
eline, diline, beline, işine, aşına, gözüne sahip olma ilkesiyle hareket eden;
inançlı, imanlı, ikrarlı, itikatlı insanları bünyesine alarak, onları Hakk’a ulaşmaları için manevi olarak
donatıp doyuran, onlara Hakk’ın hakikatini, göksel hazinenin sırlarını
öğreten;
dört kapı kırk makam, İnsan-ı Kâmil olma yolunda kendini kendisinde fark ettiren; sevgi, hoşgörü, paylaşım, muhabbet, şefkat, erdem, merhametle hareket eden; kinden, kibirden, buğuzdan, kötü duygu ve davranışlardan uzak olmayı yeğleyen; zalimin, sömürenin karşısında yer alıp fakirin, yoksulun, yetimin, garibanın, ezilenin yanında olan; emeği kutsal bilen; ilim, irfan, kemalet ve marifetli bir toplum yaratmak için çalışan; insanlara ve insanlığa hizmet etmeyi ilke edinen; Hakk’ı insanda, insanı Hakk’ta gören; bilimsel temelde hareketi esas alan; Hazreti Ali soyuna dost olanla dost olan, düşman olandan uzak duran bir inanç sistemidir.

Kısaca. Kızılbaşlık Nedir :
Uhut şavaşında yezit ordusu ile Savaşırken sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed( s.a.v) yaralanır dişi kırılır kanı yere düşmemesi için
Hz .Ali başındaki sarığı kanı durdurması için 
Sevgili Peygamberimizin kırılan dişine yarasına tutar ve kan durur . sevgili Peygamberimiz Hz muhammed ( s.a.v ) derki. Ya Ali eğer kanımın bir damlası yere düşseydi dünya Helak olurdu der...Hz.Ali o kanlı sarığı başına sarar yezitlerle şavaşır. Yezit ordusu
Hz Aliye kızılbaşlı der..kızılbaşlık ordan kalma işte kızıl kan sevgili Hz.Muhammed ( s.a.v ) kanıdır....Hala yezit EHLİBEYT'in kanını akıtmakta..
( Fahrettin ŞahmerdanHızıraşkına )
insan olduğunu asla unutma
 
Girdim ilim meclisine,
eyledim kıldım talep;
Dediler ilim geride,
illa edep illa edep... -
Yunus Emre

Hak Yolunda ilerlemek
Yürek işidir, Akıl işi Değil…
Kılavuzun Daima Yüreğin
Olsun, Omzun Üstündeki
Kafan Değil. Nefsini
Bilenlerden Ol;
Silenlerden Değil..
Yol cümleden uludur, kalsın gönül yol kalmasın
 
Biz dürüst insanlar kendini hakka vermiş bireyler olarak. Sevgiyi kendi özümüzde hak bilmişiz.
Yansakta gerçek sevgiden ayrılmayız,
Şu bir gerçekki, dürüst samimi sadık olan, aşktan mahrum edilmiş, bir avuç aşka sevgiye muhtaç kalmış bireyleriz.. Fedakâr cefakâr olan iyi insanlardır. Dünyada Nankörler çok. 

Üzümü hakka vermiş,bir garip devrişim yansamda yakılsamda, sahte aşklara kanmazam, Hak muhammed Ali yolundan ayrılmazam..
Şahım yoluna serimi vermişim, doğru yolu kendimde hak bilmişim..
Hak aşkına...Şah-ı Merdan Ali aşkına
Gerçeğe hü . aşk ile.
Fahrettin ŞahmerdanHızıraşkına
 
Yol cumleden uludur 101605 ziyaretçi (147278 klik) Yolumuz islamın özü Hak Muhammed Ali yoludur
ALEVİ, İNANCI DİN BİLGİLERİ SAYFASI, Fahrettin ŞahmerdanHızıraşkına Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol