Biz Ehlibeyt'iz Aleviyiz.!!
Biz Mevlanın zerresıyiz Işığıyız
Yeryüzünde Hakkın Halifesiyiz
Ehl-i Beyıtın Meftunu bendesıyız
Şükür Hakkın divane Aşıklarıyız
♡~~~~~~~~~♢~~~~~~~~~♡
Hak divana duran iner mi dardan
Cehdeyle cesedin kurtaran nardan
Ona kılavuzdur ol Şahı Merdan
Şahın didarını gören eyvallah…
♡~~~~~~~~~♢~~~~~~~♡
Sığınacak en güzel sığınak
Allah'ın sığınağıdır
Onun rızasını
Sevgisini kazananlar
Onun sığınağında
Ebedi mutluluğa
Erişecek olanlardır
ÖLMEDEN ÖNCE ÖLMEK.
...ÖLMEDEN ÖNCE ÖLMEK ...
Ey mümin kardeş Hak Taalâ bunu buyurdu: "Mute kable ente muta" yani "Ey kullarım ölmeden önce ölün, mahşer olmadan hesabınızı görün" Ancak, "(bu) nasıl olmalı?" dersen, (karşılığı şudur): Sizler hırsınızı, nefsinizi öldürün ve pir eteği tutun. Daha doğrusu, bir musahip tutup onunla sırat-ı mustakim üzere yola gidip malı mala, canı cana katıp birbirine teslim olup yılda bir kez peygamber vekili, pirin yamacına geçmektir. (O zaman) mahşerde sorulacak soruları pir ona sorar. O talibin (yaptığı) iş her ne ise pir açıklar, bildirir. Yok, talip saklarsa sakladığı günah mahşerde yine sorulur. İmdi, bir mümin yılbaşı gelip de pir yamacına geçtiği zaman pir ona: "Aşk ola" der. (Bunun üzerine) talip Fazlı darına iner. Pir der ki: "Ey talip, cesedine can verdi, kalbine iman verdi. Söylemeye dil verdi. Tutmaya el verdi. Hak Taalâ seni beni adem kalbinden halk etti. Ne gördün ne işittin?" Talip şöyle karşılık verir: "Hak gördüm er meydanına geldim. Allah, eyvallah".
"Ölmeden Evvel Ölmek" Özbenliği ile hesaplaşma Aleviliğin temel ilkelerinden biridir. Burada yalın biçimde kişinin kendisi ile hesaplaşması gereği anlatılmıştır. Buyruk'ta Tanrı'nın olduğu söylenen bu söz, Kur'an'da bulunmaz. Kimi hadis kutaplarında Muhammet'in bu içerikte bir sözü olduğu belirtilir. Sırat-ül Mustakim: Sırat köprüsü... Doğru yol anlamındadır. Kur'an'ın Fatiha suresinde (5-6) geçer. Cennete gidebilmek için üstünden geçilmesi gereken cehennem üstünde kurulu köprünün adıdır. "Sırat" sözcüğü Arapça'da "geçilmesi güç yol, keçi yolu" anlamına gelir. İslam inançlarına göre bir kimse için kesilen kurbanlar o kimseyi sırtlarından taşıyarak bu köprüden kolaylıkla geçirirler. O gün mahşer günü gibidir.
Pir Tanrı'nın vekili sayılır. El vekilü keelasil gibi bu talibe kabir sorgusu gibi soru sorar. Der ki: "Aldığın varsa ver. Verdiğin varsa al. Döktüğün varsa doldur. Ağlattığın varsa güldür. Yıktığın varsa kaldır ." O kişide kul hakkı yok ise, Hakkın emrinden, farzından, Muhammed'in farzından sorulur, sünnetinden, Ali'nin tarikinden sorulur. O talip saklamayıp günahını ele verir. Talip: "Burada sorulup orda sorulmayayım. Hazreti Kur'an'da ne buyurulduysa ona göre davranayım, işleyeyim. Pirin ve Hakkın divanında yüzüm ak olsun.
Dört kapı, kırk makamda ona göre davranıp kendimi düzelteyim." diye düşünmelidir. Yok o talip günahını saklarsa, ulu tarikata yalan söylemiş olur. Yol haini, iman uğrusu olur. Tarikat ona helal olmaz. Yediği lokma haram olur. Semah ederse semah haram olur, semahı yalnızca oyundur. Kallenneebi Aleyhüsselam "Tüm oyunlar haramdır" diye buyurmuştur. Ve o ceme gelen müslüm bacılara baksa namahremdir. Kâr edem derken zarar eder. Şeriatten, tarikattan eli boş olur. Mahşerde arasat meydanında kalır. Kimse sahip olmaz. Aman kardeş, günahını saklama. Derdini söyle, karanlık kabire koyma! Burada söyle! Yok, talip günahını saklamayıp pire bildirir de pir dünya malına tamah edip "İyisin" derse o pirin başına neler gelir!.. Yalıncı kezzab olur. O pir mala tamah edip hakkı batıl ederse ceza günü o talibin hesabını o pir verir. Adem, ademi ıslah edemez.
Rehber pir arada araçtır. Bir pirin yamacına bir talip gelince pir talibe: "Seni ahirette yarlıgayım. Gel günahından geçtim" derse, önce kendi günahını affetti mi? (bunu düşünmelidir). Kendi başına ne geleceğini bilmeden talibe "günahından geçtim" derse o pir dinden çıkar. Ancak, pir olan kimse talibin günahına göre (onun) cezasını verip, aklamalı. Ondan sonra: "Bizim gözümüzde iyisin, Hak Taalâ'nın indinde de iyi olasın!" derse (bu sözler) duadır. Talibin zenginliğine, güzelliğine bakıp: "İyisin, senin günahından geçtim" derse ve o cahil talip de ona inanır: "İşte pirim günahımdan geçti" derse (boşuna avunur). (Günahı) daha çok eder. O pirin sözü kitap mı yoksa kendi nefsi için mi akıl etmez. Orasını fark edemez. Kılavuzsuz kalır. Pir olanın şöyle yapması gerekir. Talibe günahını söyletir. Küçük günah ise günahına göre cezasını verir. Mürşidin buyruğundan her ne gerekirse ona göre işler. O talibe tövbe verdirir. "Allah-u Taalâ affeylemiş ola!" diye dua eder. Yok, talibin günahı büyükse, onu yüze almasınlar, meydana koymasınlar. Ancak onun davasını mahşerde Hak Taalâ icra eder. Ancak pirin göreceği günah küçüktür. Dünya malına tamah et(mey)ip büyük günah işleyen talibi meydana alırsa: "Gel günahından geçtim, seni yarlıgadım" derse (ve de o pir) eğer keramete kadem bastıysa, söz yok. Yok, kendi aklınca (iyisin, hoşsun) derse, o kendi işlevince yola giden çağırırlar. Tanrının divanında münadiler bağırırlar:
"Ey, cihanda benim vekilim olan pir Piri getirirler. O pirin defterine bakarlar. Hazreti Muhammed'in üzerine nazil olan Kur'an'ın hükümlerince hükmedip Hakkı hak ettiyse o pire ne mutlu! "Gel sevabını al. (Sen) hesabını önce dünyada vermişsin." deyip cennete alırlar. O pir kendi aklı ile var olan sözde Türkçe bir söz ile ayetsiz hadissiz akınca nefsine yarar bir söz ile: "Haydi günahından geçtim, seni yarlıgadım" derse kesinlikle kâfir olur. O pir önde, o talip arkada zebaniler cehenneme götürürler. Allahu Taalâ der ki: "Ey Asi, sen dünyada Tanrı mıydın? Seni dünyada MuhammedAli'nin sulbünden getirdim. İman etmeyip aklınca kendin için yol sürdün. Büyük günah işleyen talibi akça için günahından geçip iyi dedin. Şimdi bugün başını kurtar."
"Ey dünyada Kuran ve hadise inanmayan, kendi günlük uygulamasınca yol, mezhep düzüp 'ben babadan böyle gördüm' diyerek kitapsız yol sürenin sonu budur" deyip çağırırlar. Boğazına zincirler takıp sürerler. (Böyle pirler) âleme rezil olurlar. Nedeni, baban ölünce kabirde ne ile ödüllendirilir? Sana gerekli olan Hazreti Mevla Sultan-ı enbiya her ne buyurduysa ona göre davranasın. Hakkında şehit olmayan hadise (dayanarak) davranmak olmaz. Arapça söz çoktur. Ve Türkçe olan sözlerin yanlışı çok olur. Onlara göre işlemek caiz değildir. Kesinlikle Kur'an'dan bir delil olmalıdır. Onunla işlemek gerek.
Hak Taalâ o pirleri vekil etmiştir. Pirler, hiyanet etmeye lâyık mıdır? Ve de son zamanda kimi pirler, kendi işleklerince "mümin kulun malı murdar olmaz" deyip murdar olmuş hayvanı yerler. Ancak, yanlış akla hizmet ederler. Nedeni bıçak Hazreti İsmail'e çalındı. Bıçak hayvanın Kur'an'ıdır. Ancak, önceki zamanda müminlerin bir malına bıçak erişmezse üç beş can gülbenk çekince o hayvan nişan verirdi. Ondan (sonra) boğazlayıp yerlerdi. Son zamanda gelenler buna güç yetiremeyip yanlış fetva verip halka murdarı yedirirler, kanlı olurlar. (Bu tür hayvanları) yemek caiz değildir. (Tanrı bunları) haram buyurmuş; hayvana bıçak buyurmuş(tur). Örnek şuna benzer: Evine bir vekil koysan, evini, ırzını teslim edip inansan, o vekil senin malına ırzına hiyanet edip tenbih ettiğin gibi görmese de kendi bildiği gibi görse, o vekile ne dersin? Bu örnek çoktur. Arif isen anlarsın. Akıl olmayan kimse hayvan gibidir. Kim binerse onun olur. Ve de bir mümin bir mümine avradını teslim etse, o da hiyanetlik etse (ve de o talip) helal etse hatadır. Ulu Tanrı yasaklamıştır.
Kimi cahiller derler ki: "Dişi kulu erkek kul için yarattı. ümin kulun birbirine korusu yok." (Bu düşünce ile) zina ederler. (Oysa) müminin müminden korusu olmaması, bir yerde cem olunca erkek dişi ayrımı olmaksızın zikir ve devran edip birbirine öğüt, nasihat, teselli (vermek içindir). Yok, yiyip içmek içn, nefis için korusuz olmak (düşüncesiyle bir kimse) gelirse o cemaat ona haramdır. O yere hayır niyetle gelip ahiret için bir hayır iş işlemek gereken. Bir mümin bir müminin malını zayi etse, o mümin: "Benim malımı öde!" dese ödetmek erkândır. Nedeni, ahiret görgüsünü burda görmek gerekir.
Tarikatta erkândır. Hak sahibi: "Benim kazancımdır" deyip hakkından geçerse hoş olur. Ancak, hakkında kısas yoktur. Ödetirse birşey lazım gelmez.
Hak vekili pirdir. Müminin davasını mahşere koymayıp pir divanında görmek gerekir. Nederi: "Döktüğün varsa doldur, aldığın varsa ver" demek, ettiğin zararı ödemek gerek demektir. Ya da hak sahibi ile helalleşmelidir. Kimi cahiller derler ki: "Mümin ehline ödek yoktur!"
Ancak, Hak Taala bu konuyu kullarının rızasına bağlamıştır. Dilerse ödetir, dilerse hakkını helal eder. Gerçek kural budur. Birçok söylenti vardır. Onlara göre davranmak caiz değildir. Her şey (bir) sebeple olur. (Gerçekte) sebebi veren de kendi(dir), o işi yapan da kendi(dir). Ancak, cahil inanç şöyledir ki, bir günah işler de: "Ettirmese etmezdim" der. Tedbirini noksan işler de takdire bahane bulur. Bu söz şeytanın fiilidir. Nedeni, lanitli cennetten çıkarken meleklere dedi ki; "Hak Taala bana secde ettirmeye gücü yetmez miydi? Bana da Adem'e secde ettireydi."
(Oysa) Hak Taala şer ve hayır yolu kullarına bildirdi. Laini evvelki ilimde okurdu. Gördü ki: "Feriştelerden birisi benim emrimi tutmasa lanet gömleği onun boynuna geçecektir" denir. Sonra Taala'nın emrini tutmayıp Ademe secde etmedi, lanetli oldu. Hak Taala kullarına kitap gönderdi. İblis'in yolunu ve doğru yolu bildirdi..
"Ey kullarım siz Şeytana tâbi olmayın, düşmandır" dedi. "Ben izi sırat-ı mustakim üzere tarif etmedim mi eğri yolu göstermedim mi?" der. İtikad-ı cahiliyeye gitmeyip emri-i müruf, nehi münker etmek gerek. Bir müminin kalbine bir küfür veya bir fesat gelse hıfz melekleri onu deftere yazarlar mı? Fetfaca yazmaz, takvaca yazar(lar). Şeriatta, tarikatte yazmaz, hakikatte yazar(lar). Hakikat evliya makamıdır.
Evliyanın gönlü gesattan, küfürden aridir. Bu fesat gelince evliya evliyalıktan aşağı iner. O fesadin sitemin çekip sonra yine evliya olur. O fesat küçük günah olursa sitemin çekip yine evliya olur. O fesat büyük günah ise bir daha o makamı bulamaz. Zira, iblis bir daha (o makamı) görmedi. Ancak, talibin kalbine gelen fesat işlemezse Hak Taala'dan korkup geri korsa yazılmaz. Ancak, bir talibin kalbine bir hayır gelse, gücü yetmese o hayır yerine yazılır. Yok, şerre gücü yetmeyip elinden gelmediğinden eline geçse yapacak ama geçmediğinden- yapmasa o günah yine günah yazılır. Ancak, o hayır kalbine geldiğinde malına, canına kıyamayıp o hayırı işlemese, yine hayır yazılmaz, diye buyurdu. Ancak, mümin olan İblis'in vesvesesine ve nefsin havasına, istemesine kulak asmayıp onların dediğini yapmamalı. İrfana gelince müslüm bacıları görüp vesvese belirse: "Lanet şeytana ve kâfire, nefs sana uymam" deyip men et(mesi gerekir). Yok, şehvet olup damar kalkıp men edemezse neuzibillah o adam tarik-i evliyaya varmasın. Haramdır, kâr edem derken zarar eder. Yok kuru vesvese olursa onu emrini tutmayıp men ederse, gide gide def olur. Bir talibin piri uzak olsa, emanet vechile bir özü yattığı adama sorulsa, piri gelince o talibe: "Sen başkasına soruldun" diye sitem etse o pir günahkâr olur. Zira kıskançlık göstermiş olur. Eğer görüldüğü adam yanlış fetfa verip o talibi azdırdıysa, o talibe sitem edip bir kurban, kırk tarik, kırk kuruş tercüman alıp kaldırması gerekir. Zira kitapsız hocaya uymuş, yanlış gitmiş(tir). Eğer görüldüğü adamın kelamı kitaba uygun olup, pirin sohbeti kitapsız olursa yol ile o talip, o pir ile bir kamil mürşit bulup o piri kitaba bend et(meliler). O pir o kâmil mürşidin sözüne uymayıp kabul etmeyip ayitsiz giderse o talip o pirin darına durmamalı. Varıp Ali evlâdı bulup eteğini tutup yapış(malı). Yoksa, Şeytan'ın darına durmuş gibidir. Kitapsız Şeyh Şeytan'dır. Ermeni'nin, Urumun, Yahudi'nin başları kitaplara bağlıdır. Dinleri batıl ise de yine nesh olunmuş kitaplarına amel ederler. Ve de musahipler birbirini haklamada, birlik etmezse, birbirinden düşkün ol(urlar)sa sitemleri birdir. Bunlar seksen tarik hak etmiştir. Seksen tarik akçesi seksen tercüman (alınır). Otuz dört akçe halife, yetmiş akçe ustad hakkı ve bir kurban ile kabul edesi(ni)z. Ve bir talip evliyaya iradet getirse, yola gelmese, yoldan düşkün olsa ya da pirden düşkün olsa evliyaya gelmesi şarttır. Evliya kabul edip komazsa öyle taliplere de derman olmaz. Allah göstermesin. Ve evliya kabul edip getirirse, o taliplerin evlerini ve mallarını yağma edip alalar. Onda birini ustad hakkı çıkaralar. Kalan malını telef edip başları yerine baş alıp üç gün dar çektireler. Ve ondan sonra kabul edeler. Ve talip de gelip evliyaya iradet getirse yine evliya ve musahibe yedirdiğini minnet eylese murtaddır. Yok, (talip) günahını bilip gelirse kırk tarik hak etmiştir. Kırk tarike kırk tercüman, ondokuz akçe halife (hakkı) ve yetmiş dokuz akçe ustad hakkı alıp bir kurban ile kabul edesiniz. Evliyaya iradet getiren talipler Muhammed Ali'nin kavlini ve haberini işitip öğreneler ve ustad nefesi olduğunu bileler. Üç günde, yedi günde, on iki günde ya da kırk günde öğreneler. İhmal etmeyeler. Onlara üç gün, üç gece dar çektireler. Boyunlarına seklem asası(nı)z. Tabanlarına diken koyasınız. Kuvvetleri yeterse seksen tarik hak edesi(ni)z. Seksen tarik, seksen tercüman, yirmi sekiz akçe halife ve yüz akçe ustad hakkı nezir alıp bir kurban ile kabul edesiniz.
"İmam Cafer-i sadık buyruğundan,"
Fahrettin ŞahmerdanHızıraşkına
Yol içinde yol ararsan yol muhammed Ali'nindir
1✔İlim, hakikate giden yolları aydınlatan ışıktır.
2✔İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır
3✔Yolumuz; ilim, irfân ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur.
Hünkâr Hacı Bektaş'ı veli
Yolumuz Hakk Muhammed Ali yoludur
Ya Allah ya Muhammed ya Ali Diyenlerdeniz
Kalsın gönül yol kalmasın-
Alevilik,
Hakk Muhammed Ali, Ehl-i Beyt ve Oniki İmam kutsallığını, sevgisini, sevdasını yüreğinde taşıyan;
Keremler Sultanı Ali’yyel Murtaza’nın Hazreti Muhammed’in vekili, vasisi, halifesi, imamet kapısının başı, velayet kapısının şahı olduğuna inanan;
Ali evine ve onun soyuna bağlanan, ikrar-ı bent olup Ali evinin İslam tasavvufu inancıyla hareket
eden;
Hazreti Ali’nin adaletinden, onun insani değerlerinden ayrılmayan;
insanı merkez alıp, yüreği insan sevgisiyle dolu, insanın hak ve hukukuna, bütün canlıların hak ve hukukuna riayet eden; çevre dengesiyle uyum içinde yaşamayı ilke edinen;
bütün inançlara saygı ve hoşgörüyle bakan; din, dil, ırk, cins, renk farkı gözetmeyen;
eline, diline, beline, işine, aşına, gözüne sahip olma ilkesiyle hareket eden;
inançlı, imanlı, ikrarlı, itikatlı insanları bünyesine alarak, onları Hakk’a ulaşmaları için manevi olarak
donatıp doyuran, onlara Hakk’ın hakikatini, göksel hazinenin sırlarını
öğreten;
dört kapı kırk makam, İnsan-ı Kâmil olma yolunda kendini kendisinde fark ettiren; sevgi, hoşgörü, paylaşım, muhabbet, şefkat, erdem, merhametle hareket eden; kinden, kibirden, buğuzdan, kötü duygu ve davranışlardan uzak olmayı yeğleyen; zalimin, sömürenin karşısında yer alıp fakirin, yoksulun, yetimin, garibanın, ezilenin yanında olan; emeği kutsal bilen; ilim, irfan, kemalet ve marifetli bir toplum yaratmak için çalışan; insanlara ve insanlığa hizmet etmeyi ilke edinen; Hakk’ı insanda, insanı Hakk’ta gören; bilimsel temelde hareketi esas alan; Hazreti Ali soyuna dost olanla dost olan, düşman olandan uzak duran bir inanç sistemidir.
Kısaca. Kızılbaşlık Nedir :
Uhut şavaşında yezit ordusu ile Savaşırken sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed( s.a.v) yaralanır dişi kırılır kanı yere düşmemesi için
Hz .Ali başındaki sarığı kanı durdurması için
Sevgili Peygamberimizin kırılan dişine yarasına tutar ve kan durur . sevgili Peygamberimiz Hz muhammed ( s.a.v ) derki. Ya Ali eğer kanımın bir damlası yere düşseydi dünya Helak olurdu der...Hz.Ali o kanlı sarığı başına sarar yezitlerle şavaşır. Yezit ordusu
Hz Aliye kızılbaşlı der..kızılbaşlık ordan kalma işte kızıl kan sevgili Hz.Muhammed ( s.a.v ) kanıdır....Hala yezit EHLİBEYT'in kanını akıtmakta..
( Fahrettin ŞahmerdanHızıraşkına )
insan olduğunu asla unutma
Girdim ilim meclisine,
eyledim kıldım talep;
Dediler ilim geride,
illa edep illa edep... -
Yunus Emre
Hak Yolunda ilerlemek
Yürek işidir, Akıl işi Değil…
Kılavuzun Daima Yüreğin
Olsun, Omzun Üstündeki
Kafan Değil. Nefsini
Bilenlerden Ol;
Silenlerden Değil..
Yol cümleden uludur, kalsın gönül yol kalmasın
Biz dürüst insanlar kendini hakka vermiş bireyler olarak. Sevgiyi kendi özümüzde hak bilmişiz.
Yansakta gerçek sevgiden ayrılmayız,
Şu bir gerçekki, dürüst samimi sadık olan, aşktan mahrum edilmiş, bir avuç aşka sevgiye muhtaç kalmış bireyleriz.. Fedakâr cefakâr olan iyi insanlardır. Dünyada Nankörler çok.
Üzümü hakka vermiş,bir garip devrişim yansamda yakılsamda, sahte aşklara kanmazam, Hak muhammed Ali yolundan ayrılmazam..
Şahım yoluna serimi vermişim, doğru yolu kendimde hak bilmişim..
Hak aşkına...Şah-ı Merdan Ali aşkına
Gerçeğe hü . aşk ile.
Fahrettin ŞahmerdanHızıraşkına
Yol cumleden uludur 101605 ziyaretçi (147278 klik) Yolumuz islamın özü Hak Muhammed Ali yoludur