iframe src="https://www.facebook.com/plugins/share_button.php?href=https%3A%2F%2Fuludergah.tr.gg%2F&layout=button_count&size=small&mobile_iframe=true&width=80&height=20&appId" width="80" height="20" style="border:none;overflow:hidden" scrolling="no" frameborder="0" allowTransparency="true" allow="encrypted-media"> ALEVİ, İNANCI DİN BİLGİLERİ SAYFASI, Fahrettin ŞahmerdanHızıraşkına
   
 
  Hz. Zeynep kimdir.?.




Hz. Zeynep kimdir.?.


imam Ali ve Hz. Fatıma’nın kızıdır. Hicretin beşinde veya altısında Medine’de dünyaya gelmiştir. Kendisi İmam Hüseyin ile birlikte Kerbela’da yer almıştır. Kerbela savaşı sonrasında Muharrem’in onunda (Aşura günü) bir grup Ehlibeyt ile birlikte esir düşmüş ve Kufe’ye oradan da Şam’a götürülmüştür. Esareti boyunca öteki esirleri koruyup kollamasının yanı sıra insanları irşat edici aydınlatıcı hutbeler de okumuştur. Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a) şecaat, fesahat ve belagati ile örnek gösterilir bir kişilik ile Kerbela kıyamının kalıcı olmasına neden olmuştur. Tarihi kayıtlara göre hicretin 63’ünde Şam’da hayatını kaybetmiş ve orada defnedilmiştir.
 
Hz. Zeynep Hayatını hicretin 17. senesinde amcazadesi Abdullah b. Cafer (Cafer-i Tayyar’ın oğlu) ile birleştirdi ve ondan Muhammed, Avn, Ali ve Ümmü Kulsum adlarında dört çocuk dünyaya getirdi. Muhammed ve Avn, Kerbela faciasında İmam Hüseyin’le birlikte şehit edildiler. Eşi Abdullah b. Cafer’in o sıralar 72 yaşlarında olduğu ve yaşlılığından dolayı Hüseynîlere katılamadığı rivayet edilmiştir.
 
İmam Hüseyin (a.s) Medine’den hareket ettiğinde Muhammed ve Avn, babalarının yanında kalmışlardı. Abdullah b. Cafer, bir müddet sonra onların tehlikeye doğru gitmekte olduklarını sezinleyerek İmam Hüseyin’i Kûfe’ye gitmemesi üzere ikna etmeleri için Muhammed ve Avn’i yazdığı bir mektupla arkalarından gönderdi. Oğulları, Hüseynîler henüz Kûfe’ye varmadan onlara yetişerek babalarının yazmış olduğu mektubu İmam’a ulaştırdılar. Mektupta kısaca şöyle yazılıydı:
 
“…Mektubum elinize geçer geçmez Allah aşkına yolculuğunuzu yarıda keserek geri dönün. Kötü şeylerin olacağına ve sizin öldürüleceğinize dair içimde garip bir his var. Eğer size bir şey olursa yeryüzü karanlığa boğulur. Zira, bugün halk bir yerlere gidip gelebiliyorsa bu, sizin ışığınız sayesindedir; halkın ümidi, size olan imanlarıdır. O halde seferini tamamlamada acele etme, ben de bu mektubun ardından kendimi size ulaştırmaya çalışacağım.”
 
Abdullah b. Cafer mektubunun ardından İmam’ı Mekke’ye geri getirebilmek için uğraştı. Zamanının Mekke valisi Amr b. Said b. As’la görüşerek “döndüğü takdirde Mekke’de güvende olacağına” dair İmam Hüseyin’e bir mektup yazmasını istedi. Amr b. Said, Abdullah’a dilediği her şeyi yazması ve mektubunu kendi mührüyle mühürlemesi konusunda yetki verdi. Ancak Abdullah, daha ikna edici olabilmesi için mektubun, valinin kardeşi Yahya b. Said tarafından gönderilmesini istedi. Amr onun bu teklifini de kabul edip kardeşi Yahya’yı Abdullah ile birlikte gönderdi. Hüseynî kervana ulaştıklarında mektubu İmam’a göstererek geri dönmelerini istediler. Fakat İmam, onların bu isteklerini reddederek şöyle buyurdu:
 
“Ceddim Resul-u Ekrem’i rüyamda gördüm; bana yapmam gereken bir vazifeyi yerine getirmemi emretti. Sonucu ister yararla bitsin, ister zararla; onu mutlaka yerine getirmeliyim!”
 
Resul-u Ekrem’in neyi emrettiğini sorduklarında İmam şöyle cevap verdi:
 
“Bunu kimseye söylemedim ve Allah ile mülakat edinceye kadar da kimseye söylemeyeceğim!”
 
Abdullah b. Cafer, İmam’ın bu sözlerinden onun dönmeye niyeti olmadığını anlayınca Muhammed ve Avn’e dönerek İmam’ın yanında kalmalarını ve onu korumak için ellerinden geleni yapmalarını tembihledi. Daha sonra vedalaşarak yanlarından ayrıldı.
 
Muhammed ve Avn’in şehadet haberleri Medine’ye ulaştığında daha önce azat ettikleri kölelerinden Ebu Selasil gözyaşlarıyla Abdullah’a gelerek şehadetlerinden dolayı duyduğu üzüntüyü dile getirdi ve tüm bunların İmam Hüseyin’in yüzünden olduğunu söyledi. Abdullah, çocuklarının şehadetini duyar duymaz “İnna lillah ve inna ileyhi raciûn (Allah’tan geldik, ona döneceğiz)” dedi ve öfkeyle Selasil’e dönerek şöyle çıkıştı: “Ey edepsiz! İmam Hüseyin (a.s) gibi mukaddes bir şahsiyete karşı bu ne küstahlıktır? Allah’a şükürler olsun ki benim çocuklarım onun yanında şehit oldular, keşke ben de onlarla birlikte olsaydım da onlardan daha önce şehadete erişseydim. Allah’a ant olsun ki Hüseyin’in (a.s) yanında kalmalarını ve uğrunda can vermelerini ben onlardan istemiştim. İmam Hüseyin (a.s) gibi yüce bir şahsiyetin şehadetinin yanında onların şehadeti benim için huzur kaynağıdır.”
 
Hz. Zeynep, evlenmeden önce şart olarak “İmam Hüseyin’den ayrı kalmaya dayanamadığı için o nerede olursa kendisinin de onunla olması gerektiğine dair” Abdullah’a bir şart koşmuş, o da bu şartı kabul ettikten sonra onunla evlenmişti.
 
Kardeşleri Hasan ve Hüseyin’i inanılmaz derecede seviyordu. Hatta Abdullah ile olan evliliği dahi onlara olan bu sevgiyi azalmamıştı. Her gün onları ziyarete gider, kucaklaşır, sohbet eder, sağ-salim olduklarını görüp sevinir, Allah’a şükrederek evine geri dönerdi. Ceddi Resul-u Ekrem’in, babası İmam Ali’nin, annesi Hz. Fatıma’nın ve kardeşi İmam Hasan’ın şehadetlerinin ardından geriye tek tesellisi İmam Hüseyin kalmıştı.
 
Kerbela’da onun da acısını sinesine çekerek esirler kervanıyla Kûfe’ye getirildi. Burada yeğeni İmam Seccad ile birlikte esir olmalarına rağmen Kerbela’nın mesajını korkusuzca halka iblağ etti. Şam’daki konuşmalarıyla Ehl-i Beyt’i tanımayan halkı aydınlattı. Medine’ye kadar varan esaret altındaki yolculukları sırasında geçtikleri her yerde olağanüstü hitabesiyle Kerbela kıyamını, Hüseyin’in mazlumiyetini, Yezid ve Yezîdilerin zulmünü çekinmeden insanlara aktardı. Bu konuşmalarla Ehl-i Beyt’in hakkaniyetini gözler önüne serdi, Yezid ve yandaşlarının gerçek kimliklerini su yüzüne çıkarmayı başardı.
 
O, Kerbela faciasının ardından ölene dek gözyaşı döktü. Dedesi Resul-u Ekrem’in (s.a.a) ardından sabır gözyaşları döken anası Fatıma (s.a.a) gibi, o da “Sabırlı Kahraman” olarak anıldı. Sonuç olarak hicretin 62 veya 64. senesinde hayata gözlerini kapadı. Zeynebiye adı verilen türbesi, bugünkü Suriye’nin başkenti Şam’dadır.
 
 
 
Yol içinde yol ararsan yol muhammed Ali'nindir
 
 1✔İlim, hakikate giden yolları aydınlatan ışıktır.
2✔İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır
3✔Yolumuz; ilim, irfân ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur.
Hünkâr Hacı Bektaş'ı veli
Yolumuz Hakk Muhammed Ali yoludur
 
Ya Allah ya Muhammed ya Ali Diyenlerdeniz
Kalsın gönül yol kalmasın-
 
Alevilik,
Hakk Muhammed Ali, Ehl-i Beyt ve Oniki İmam kutsallığını, sevgisini, sevdasını yüreğinde taşıyan;
Keremler Sultanı Ali’yyel Murtaza’nın Hazreti Muhammed’in vekili, vasisi, halifesi, imamet kapısının başı, velayet kapısının şahı olduğuna inanan;
Ali evine ve onun soyuna bağlanan, ikrar-ı bent olup Ali evinin İslam tasavvufu inancıyla hareket
eden;
Hazreti Ali’nin adaletinden, onun insani değerlerinden ayrılmayan;
insanı merkez alıp, yüreği insan sevgisiyle dolu, insanın hak ve hukukuna, bütün canlıların hak ve hukukuna riayet eden; çevre dengesiyle uyum içinde yaşamayı ilke edinen;
bütün inançlara saygı ve hoşgörüyle bakan; din, dil, ırk, cins, renk farkı gözetmeyen;
eline, diline, beline, işine, aşına, gözüne sahip olma ilkesiyle hareket eden;
inançlı, imanlı, ikrarlı, itikatlı insanları bünyesine alarak, onları Hakk’a ulaşmaları için manevi olarak
donatıp doyuran, onlara Hakk’ın hakikatini, göksel hazinenin sırlarını
öğreten;
dört kapı kırk makam, İnsan-ı Kâmil olma yolunda kendini kendisinde fark ettiren; sevgi, hoşgörü, paylaşım, muhabbet, şefkat, erdem, merhametle hareket eden; kinden, kibirden, buğuzdan, kötü duygu ve davranışlardan uzak olmayı yeğleyen; zalimin, sömürenin karşısında yer alıp fakirin, yoksulun, yetimin, garibanın, ezilenin yanında olan; emeği kutsal bilen; ilim, irfan, kemalet ve marifetli bir toplum yaratmak için çalışan; insanlara ve insanlığa hizmet etmeyi ilke edinen; Hakk’ı insanda, insanı Hakk’ta gören; bilimsel temelde hareketi esas alan; Hazreti Ali soyuna dost olanla dost olan, düşman olandan uzak duran bir inanç sistemidir.

Kısaca. Kızılbaşlık Nedir :
Uhut şavaşında yezit ordusu ile Savaşırken sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed( s.a.v) yaralanır dişi kırılır kanı yere düşmemesi için
Hz .Ali başındaki sarığı kanı durdurması için 
Sevgili Peygamberimizin kırılan dişine yarasına tutar ve kan durur . sevgili Peygamberimiz Hz muhammed ( s.a.v ) derki. Ya Ali eğer kanımın bir damlası yere düşseydi dünya Helak olurdu der...Hz.Ali o kanlı sarığı başına sarar yezitlerle şavaşır. Yezit ordusu
Hz Aliye kızılbaşlı der..kızılbaşlık ordan kalma işte kızıl kan sevgili Hz.Muhammed ( s.a.v ) kanıdır....Hala yezit EHLİBEYT'in kanını akıtmakta..
( Fahrettin ŞahmerdanHızıraşkına )
insan olduğunu asla unutma
 
Girdim ilim meclisine,
eyledim kıldım talep;
Dediler ilim geride,
illa edep illa edep... -
Yunus Emre

Hak Yolunda ilerlemek
Yürek işidir, Akıl işi Değil…
Kılavuzun Daima Yüreğin
Olsun, Omzun Üstündeki
Kafan Değil. Nefsini
Bilenlerden Ol;
Silenlerden Değil..
Yol cümleden uludur, kalsın gönül yol kalmasın
 
Biz dürüst insanlar kendini hakka vermiş bireyler olarak. Sevgiyi kendi özümüzde hak bilmişiz.
Yansakta gerçek sevgiden ayrılmayız,
Şu bir gerçekki, dürüst samimi sadık olan, aşktan mahrum edilmiş, bir avuç aşka sevgiye muhtaç kalmış bireyleriz.. Fedakâr cefakâr olan iyi insanlardır. Dünyada Nankörler çok. 

Üzümü hakka vermiş,bir garip devrişim yansamda yakılsamda, sahte aşklara kanmazam, Hak muhammed Ali yolundan ayrılmazam..
Şahım yoluna serimi vermişim, doğru yolu kendimde hak bilmişim..
Hak aşkına...Şah-ı Merdan Ali aşkına
Gerçeğe hü . aşk ile.
Fahrettin ŞahmerdanHızıraşkına
 
Yol cumleden uludur 101655 ziyaretçi (147338 klik) Yolumuz islamın özü Hak Muhammed Ali yoludur
ALEVİ, İNANCI DİN BİLGİLERİ SAYFASI, Fahrettin ŞahmerdanHızıraşkına Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol