GÜZEL AHLAKIN SAVUNUCUSU; ŞAH-I MERDAN ALİ"
Alevilerin ahlak anlayışının en önemli kaynaklarından biri Şah-ı Merdan Ali’nin ahlak anlayışıdır. Misafir sevgisi, cömertlik, doğruluk, hoşgörü ve insana saygı bu ahlakın temel değerleridir.
Ali cömertliğin atalarından gelen bir gelenek olduğunu belirtir.
“Benim izzet ve ikramım yemin ederim atalardan mirastır ve onlar benden önceliklidir.”
“Kim ki cimrilikten uzaktır, dostluğumu kazanır, cimrilik ederse beni karşısına alır, yergimi kazanır.”
“Misafirine gücün yettiğince ikramda bulun, öyle ki ona saygıdan seni mirasçı saysınlar.”
“Dünya sana cömert davrandığından sen de malına cömert davran, herkesin durumu değişebilir.”
“Evim gelen herkesin kendi ortamıdır, kilerimiz yiyecek alana açıktır. Bütün varımızı sunarız sadece, ekmek ve sirke olsa da.
Doğruluk ahlakın temel direğidir.
“Doğrulukla yürüdüğünde mal, mülk edinmek, suların dere yataklarına, kuşların yuvalarına ulaşmasından daha çabuk elde edilir.”
Sevgide ve nefrette aşırılıktan kaçınılmasını önerir;
“Aşırılık gösterme sevgide, çünkü insan ne zaman o sevgiden hoşnut kalmayacağını bilemez. Hoşnutsuzluk duyar da insana nefret duyarsan nefretinde de aşırılık olmasın. Nefretinden ne zaman döneceğini bilemezsin.”
Sır saklamak, gördüğünü örtmek, görmediğini söylememek Alevi ahlakının Şah-ı Merdan Ali’den gelen güzellikleridir;
“Başkalarının sırrı sana emanet edilirse onlara sahip ol. Dostların ayıplarını görür bilirsen, üstünü ört ve sakla.”
“Sana karşı kusurlu davranan bağışlamanı isterse bağışla. Allah’ın iyilikleri onun kötülüklerinden çok daha fazla olacaktır.”
İyilik yapmak özgür insanın işidir. Özgür insan yaptıklarından sorumlu tutulabilir.
“Bir Nisan yağmuru damlasının sedef kabuğunda inciye dönüşmesi gibidir iyilik. Özgür insan tarafından yapıldığında, esareti babadan devralanlar için ise yılanın ağzındaki zehir gibidir.”
Şah-ı Merdan Ali sorun çözme yöntemini de önerir. Bu yöntem işi kolay kılmayı amaçlar.
“Her sorunu kolay yanından ele al, hayatında rahat edersin, çünkü sen sorunları kolaylıklarıyla ele aldıkça çözümleri de kolaylaşacaktır.”
“Her şey olması gereken zamanda oluşup elde edilir, bunu bilmeyen cahil yorgunluğuyla mahzun kalır.”
Onur mücadelesi önemlidir;
“Yerilen aşağılık kişiler saygınlık döşeklerine oturacak olursa, biz ayağa kalkarız.”
“Varlıklı kişiden ellerinin içinde senin için ne sakladığını bilmedikçe uzak dur.”
Şah-ı Merdan Ali’nin hayata dair ilkeleri her Alevinin uygulamaya özen gösterdiği değerlerdir;
“Güzel bir hayat sürdürmek istiyorsan kıskanma, cimri olma ve hırslı olma.”
“Zamanı değilse çok konuşma, söze başvurma, suskunlukla süsle aklını.
“Dostuna kanat ger ve ona bir babanın oğullarının üstüne eğilmesi, onları korumasına alması gibi davran.”
“Eziyet etme, eziyet edene engel ol. Diline sahip ol, can feda olsun sana, yardımcı olan dost arkadaşlığına.”
“Dert ve sıkıntının şiddetine sabır göster, bunun da sonu gelecektir. Bil ki sabır bir asalet derecesidir.”
“Eğer yoksullaşırsan, yoksulluğunu gönül zenginliği ile tedavi et.”
“Sırrı erdemli olandan başkasına verme, yalnız o erdemli insanlarda sır olarak kalabilir.”
Şah-ı Merdan Ali’ye göre erdemlilik temiz ahlak, iyi ve güzel düşüncedir. Bunun için gerekli olanlar ise sırayla şöyledir: “Birincisi din ikincisi akıldır. Üçüncüsü ilim-bilgidir, dördüncüsü hayal ve ümit etmektir, beşincisi cömertlik, altıncısı verili ve misafirperver olmak, yedincisi arı ve saf insan olmak, sekizincisi sabır, dokuzuncusu teşekkür duygusuna sahip olmak, geri kalanı yumuşak karakterli olmaktır.” (Hazreti Ali Divanı, 1990)
Emîr’ül-Mü’minîn Ali’nin Mısır’a tayin ettiği Vali Malik’e verdiği emirname aynı zamanda bir ahlak belgesidir.
“…Emrin altında bulunanlar için kalbinde muhabbet, merhamet duyguları, lütuf meyilleri besle. Sakın biçarelerin başında kendilerini yutmayı ganimet bilen yırtıcı bir canavar kesilme! Çünkü bunlar iki sınıftır: Ya dinden kardeşin ya da yaratılıştan eştir sana… Ey Malik, sakın hiçbir affından dolayı pişman olma; sakın hiçbir kimseye azap ettiğin için katiyen sevinme. Bir de sakın “Ben kudret-i kamile sahibiyim, emrederim, itaat ederler” deme. Çünkü bu, kalbi fesada vermek, dini za’fa uğratmak, felakete yaklaşmaktır… (Derman, 1975: 211).
Seyyid Radıy tarafından toplanan ve yazılan Hz. Ali’ye ait hutbeleri, vasiyetleri, emirleri ve mektupları Nehc’ül-Belaga adlı eserle günümüze kadar ulaşma imkanı bulmuştur. (Eser A. Göpınarlı’nın çabasıyla düzenlenmiş ve yayımlanmıştır. Gölpınarlı’ya göre Seyyid Radıy adıyla bilinen Ebu’l-Hasan Muhammed ana ve baba tarafından Oniki İmamlar’a bağdır. Yedinci İmam Musa Kazım’ın dördüncü kuşak torunudur) Bu eserde Şah-ı Merdan Ali’nin Oğlu Hasan’a Sıffîn’den döndükten sonra yazdığı vasiyetname de yer almaktadır. Görülecektir ki, bu vasiyetname sadece bir babanın oğluna verdiği ahlaki öğütler değildir. Aynı zamanda bir inanç sistemimin temel dayanakları gösterilmektedir. İfadeler oğluna yönelik olmakla birlikte aslında tüm insanlara yönelik mesajlar içermektedir. Vasiyetnamenin tamamının okunmasını önermekle birlikte burada ancak bazı bölümleri verilebileceğiz.
“Zamanın çetinliğini ikrar eden, geçici olduğunu bilen, ömrü sona eren, kadere boyun eğen, dünyayı kınayan, ölüler yerinde yurt tutan, yarın da şu dünyadan göçüp gidecek olan fani babadan; dilediğini elde edemeyen, helak olup göçenlerin yoluna giden, hastalıklara amaç olan, zamana rehin edilmiş bulunan, musibet oklarına hedef kesilen, dünyaya tutsak olup zanlara kapılan, aldanıp duran, ölüme borçlu ve esir, mihnetlere giriftar, hüzünlere eş, afetlere nişan olan dileklere kapılmış, ölülerin yerine geçmiş oğla.
Dünyanın benden yüz çevirdiğini anladım; zamanın bana karşı serkeşlik ettiğini bildim; …Seni düşünmem, bana kendimi unutturdu da ölsem de, kalsam da tutmanı dileyerek sana bu vasiyetnameyi yazdım.
Oğulcağızım, Allah’tan çekinmeni, emirlerine itaat etmeni, onu anarak kalbini onarmanı, onun ipine yapışmanı tavsiye ederim sana; ona yapışırsan seninle Allah arasında ondan daha sağlam hangi sebep hangi vesile vardır ki?7
Kalbini öğütle dirilt, zahitlikle öldür; tam inançla kuvvetlendir; hikmetle aydınlat; ölümü anmakla alçalt; yok olacağına inandır; dünya elemleriyle görüş sahibi et…. Bilmediğin şey hakkında söz söyleme; gerekmediği zaman söze girme… Nerede olursa olsun, gerçek için çetinliklerin en çetinlerine dayan; din hükümlerini öğren. Bütün işlerinde Allah’a sığın…
Dilediğin şeyde Rabbine özü doğru ol; çünkü vermek de onun elindedir vermemek de. Hayrı çok dile; vasiyetimi anla; başka yollara yönelme; çünkü sözün hayırlısı, fayda verenidir, bil ki hayır yoktur fayda vermeyen bilgide; bellenmesi doğru olmayan bilgiden de faydalanmak mümkün değildir…
Bil ki oğulcağızım, vasiyetimden tutacağın şeylerin bence en sevimlisi, Allah’tan çekin bmen, Allah’ın farzlarını yerine getirmen, senden önce gelip geçen atalarının, Ehlibeytinden temiz kişilerin yolunu tutmandır…
Bir de bil ki ölümün sahibi yaşayışın da sahibidir; yaratan, öldürendir; yok eden, tekrar diriltendir, dert veren derdi giderendir. Dünya, Allah’ın nimetler verdiği, fakat sınamalara da uğrattığı, yaptıklarımıza ahrette karşılık olarak mükafat ve mücazat takdir ettiği bir yurttur….
Oğulcağızım, nefsini kendinle başkaları arasında bir tartı haline getir; kendine yapılmasını, başına gelmesini sevdiğin, dilediğin şeyi başkaları için de sev, dile; sana yapılmasını, başına gelmesini istemediğin şeyi onlar için de isteme… Bildiğin az bile olsa zararı yok fakat bilmediğini söyleme. Sana söylenmesini istemediğin şeyi sen de söyleme başkalarına. Bil ki kendini görmek, beğenmek, gerçeğin zıddıdır, akılların afeti…
Bil ki göklerin, yeryüzünün hazineleri elinde olan, sana dua etmek için izin vermiş, icabet edeceğini de vaat etmiştir. Dilemeni emretmiştir, dilediğini vermek için; acımasını emretmiştir, sana acımak için. Seninle arasına bir perde çekmemiştir, seni onun katında şefaat edecek birisine muhtaç etmemiştir… Onu çağırdın mı sesini duyar; gizli yalvardın mı gönlündekini bilir…
Bil ki sen ahiret için yaratıldın, dünya için değil. Yok olmak için yaratıldın, kalmak için değil. Ölüm için varsın sen, yaşamak için değil… Nefsini bütün aşağılıklardan üstün tut, seni dileklere çekse bile; çünkü nefsini aşağılatmana karşılık üstün ve yüce bir şey bulamazsın, kendini zelil etmekle kalırsın; hiçbir izzetse, o zillete değmez… Hayırlılarla eş -dost ol, onlardan biri olmaya bak; şerlilerden çekini onlardan ırak ol. Ne kötüdür haram şey yemek; zulmün en kötüsüyse zayıfa zulmetmek…En hayırlı tecrübe, sana öğüt veren tecrübedir. …Sana sert davranana karşı yumuşak ol, belki o da yumuşar. Düşmanına üstünlükle muamele et, bağışla onu. …Yola girmeden dostu sor, eve girmeden komşuyu bul…Herkesi yapabileceği bir işe koş. Böyle yaparsan hizmeti birbirine atamazlar, hizmetten kaçamazlar. Soyuna -boyuna iyilik et, çünkü onlar kanatlarındır. Onlarla uçarsın, onlar aslındır senin, onlara ulaşırsın.
Seni dininde, dünyada Allah’a ısmarladım; şu tez geçen dünyada da, bir zaman sonra gelecek ahirette de sana hayırlar dilerim vesselam.” (Nehc’ül-Belaga: 336-345).
|