iframe src="https://www.facebook.com/plugins/share_button.php?href=https%3A%2F%2Fuludergah.tr.gg%2F&layout=button_count&size=small&mobile_iframe=true&width=80&height=20&appId" width="80" height="20" style="border:none;overflow:hidden" scrolling="no" frameborder="0" allowTransparency="true" allow="encrypted-media"> ALEVİ, İNANCI DİN BİLGİLERİ SAYFASI, Fahrettin ŞahmerdanHızıraşkına
   
 
  Hz.imam Hüseyin






HZ. İMAM HÜSEYİN


Hz. İmam Hüseyin, Hz. Ali’nin ve Peygamberin kızı Hz. Fatıma’nın ikinci oğludur. 25 Şubat 625 tarihinde Medine’de dünyaya geldi. Ağabeyi İmam Hasan Mücteba şehit olduktan sonra onun vasiyeti üzerine İmamet makamına geçti. Hz. Hüseyin, yaklaşık altı aylık bir süre dışında, Muaviye’nin hilafetinin zor koşulları altında, acılar ve en ağır baskılar altında on yıl imamet etti.
 
Muaviye’nin döneminde, İslamın dini kuralları toplumda değerini kaybetmiş, hükümetin istekleri, İslam dini adı altında yeniden bezenerek büyük yanlışlıklara büründürülmüştü. Muaviye bir yandan bütün yollara baş vurarak Ehl-i Beyt’i ve bendelerini ezip, Hz. Ali’nin ismini yok etmek isterken, diğer yandan da alttan alta oğlu Yezid’in hilafetin koşullarını oluşturmaya, hilafetine razı olmayacak kesimler üzerinde büyük baskılar oluşturmaya başlamıştı. Üzerinde baskı oluşturulan kişilerden biri de İmam Hüseyin’di.
 
Hicretin altmışıncı yılında Muaviye öldü ve oğlu Yezid babasının yerinde oturdu. Muaviye hayattayken tanınmış kişilerden Yezid’e biat almıştı.Yezit, Biat etmemiş olan Hz. Hüseyin’in biatini vermesi, aksi halde başını vurması için Medine valisine emir verdi (12).
 
İmam Hüseyin, meseleyi duyunca ailesi ile beraber daha güvenceli yer olduğuna inandığı Mekke’ye sığındı ve yaklaşık 4 ay burada kaldı. Bu haber yavaş yavaş her tarafa yayıldı İslam ülkelerine yayıldı. Muaviye devrinde haksızlıklara uğrayanlar ve Yezid’in hilafetine karşı çıkanlar İmam Hüseyin’den destek istemeye ve bir girişimde bulunulursa kendilerine yardım edeceklerine dair söz vermeye başladılar. Irak’tan ve bilhassa Küfe şehrinden gönderilen binlerce mektup bu konuda İmam Hüseyin’in girişimde bulunmalarını, ve kendilerini destekleyeceklerine dair haber yolluyorlardı.
 
İmam Hüseyin Mekke’de ikamet ettiği için bir türlü yolu oraya düşenler veya Hac’ca gelenler guruplar halinde İmamı ziyaret ederek, Yezit yönetimine karşı ona bağlılıklarını bildiriyor ve her halükârda yanlarında olacaklarını ifade ediyorlardı. Hz. Hüseyin, hacı kılığında bir grup memurun Yezid tarafından onu öldürtmek amacıyla Mekke’ye gönderildiği haberini alınca (13) bir halka kısa bir konuşma yaptı ve Irak’a hareket edeceğini (14) ve burada şehit olacağını, Müslümanların da onun yanında olmaları gerektiğini, “Ben biat etmeyeceğim. Zulüm ve fesat hükümetine boyun eğmeyeceğim. Nereye gitsem, nerede olsam da beni öldüreceklerini biliyorum. Mekke’den ayrılmamın nedeni ise, benim kanımın dökülmesiyle Kabe’nin hürmetinin kırılmamasıdır.” (15) belirterek ailesi ve dostları ile birlikte Irak’a doğru hareket etti.
 
Hz. Hüseyin, Küfe taraflarına doğru yola koyuldu. Yolda 14 Masum Paklar olarak ifade edilen akrabaları olan bazı çocukların Küfe ve yakınlarında Yezid’in adamları tarafından şehit edildiklerini ve cesetlerinin Küfe sokaklarında teşhir edildiğini duydu (16). Bir kaç gün sonra Hz. Hüseyin ve taraftarları Kufe’ye 70 km. mesafede Kerbelâ denilen çöl bir mıntıkada Yezid’in onbinlerce askeri tarafından muhasara altına alındılar.
 
Hz. Hüseyin, yanında bulunan dostlarına seslenerek “Bizim ölüm ve şahadetten başka bir yolumuz yoktur. Ben biatimi sizden kaldırdım. Gitmek isteyen, gecenin karanlığından faydalanıp kendisini bu tehlikeli meydandan kurtarsın. Çünkü onlar bir tek beni öldürmek istiyorlar.”Diyerek, isteyenin ayrılabileceğini ve gidebileceğini bildirdi. Bazı kişiler mevcut durum karşısında seksizce Hz. Hüseyin’i terk edip gittiler. Geride 40 kişi civarında sadık dostları ve akrabaları kaldılar.
 
Hz. Hüseyin geride kalanları toplayıp onlara, “Sizden her kim isterse gecenin karanlığından faydalansın ve kendisini tehlikeden kurtarsın. Onlar bir tek beni istiyorlar.” Dedi. İmamın vefalı dostları kendisini terk etmeyeceklerini ve Hakk yolunda şehadet şerbetini birlikte içmek istediklerini teker teker belirttiler. (17)
 
Hicretin 61. yılı, Muharrem ayının 10. günü (18) Hz. Hüseyin, yakın akrabaları ve bir kısım yakın dostları, daha önceleri Küfe civarında şehit düşen bazı Masumlar dahil toplam 72 ulu kişi olmak üzere hepsi Yezid’in askerleri tarafından Kerbelâ’da şehit edildiler. Bunlar, içinde oğulları, kardeşleri, yeğenleri amca çocukları dahil, çoğu yakın akrabalarından oluşuyordu. Ancak gene de Yezid’in ordusu içinden bu zülme dayanamayarak Hz. Hüseyin saflarına katılarak şehit olanlarda (Hürr bin Yezid-i Riyahi) vardı. (19)
 
Hz. Hüseyin ve yakınlarına yapılan zulüm Kerbelâ’da sona ermedi. Çadırları ateşe verildikten ve geride kalan malları talan edildikten sonra, kadınlar, kızlar ve sağ kalanlar, Yezid’in askerleri tarafından çıplak olarak develere bindirilerek, şehitlerin başları da mızraklara takılarak halk sindirmeye dair ibret için şehir şehir gezdirildiler. Bu süreç içinde geride kalanların bir kısmı daha bu acıya dayanamayarak şehit düştüler. Ancak Ehli Beyt’e yapılan bu zulüm halk içinde dalga dalga yayılarak Emevilere karşı çok daha büyük bir nefretin doğmasına sebebiyet verdi. Ehli Beyt’e yapılan bu zulme karşı, inananlar her yıl Muharrem ayında yas tutmaya ve bunun acısını diri tutmaya başladılar. (20)
 
Kerbela Vakasının oluşmasından kısa süre sonra ülkenin her yanında Emevi iktidarına karşı isyanlar başladı. İsyanlar yer yer büyük halk desteği gördü ve iktidarı zorladı. Yezid bu olaydan 2 sene sonra öldü. Yerine geçen oğlu 2. Muaviye babasının icraatlarının yanlış olduğunu ve onaylamadığını belirterek, Hilafet hakkının Ehli Beyt soyuna iade edileceğini açıkladı. Ancak Annesi ve Mervan tarafından zehirlenerek Hilafetinin 40. gününde şehit edildi. Bu olay ile birlikte iktidar Ümeyye oğulları içinde Ebu Süfyan soyundan Mervan soyuna intikal etmiş oldu.
 
Emevi Devleti 90 yıl kadar varlığını sürdürdü. Bu süreç içinde Emeviler kendi düşüncelerini ve icraatlarını ’’İslam dini budur’’ adı altında topluma kabul ettirmeye çalıştılar. İslam dininin en önemli temeldeğerleri bu süreç içinde yok edildi veya zayıflatıldı. Bu süreç içinde Mescit’lere minarelerini eklenmesi ve ibadethanelerin Camiolmaları sağlandı. Ayrıca iktidar tarafından tüm Cami’lerde Hz. Ali ve Ehli Beyt’e küfür edilmesi için emirler verildi. Bu emirlere uymayanlar çok ağır cezalara çarptırıldılar. Ehli Beyt’i sevenler doğal olarak bu çevrenin dışına çıkmak zorunda kaldılar ve çoğu göç ederek başka coğrafyaları mekan tuttular. Özellikle Orta Asya, Horasan, Türkistan, Taşkent, Nişabur ve şimdiki kuzey batı İran tarafları, Afrika’nın bazı uzak yerleri Ehli Beyt ve bendelerinin yeni mekânları oldular. Emeviler döneminde sadece Ömer bin Abdülaziz döneminde genelgeler yayınlanarak Ehli Beyt’e yapılan zulüm durdurulmuş oldu. Bunun dışında tüm Emevi dönemi İslam dini ve Ehli Beyt için zulümve sapkınlık dönemi olmuştur.
 
Ancak bu süre içinde Emevi Devleti sınırlarını genişleterek Orta Asya’dan Anadolu içlerine, Kuzey Afrika kıtasının tümünü ele geçirerek arka taraftan şimdiki İspanya toprakların kadar genişlediler. Doğuda da sınırları şimdiki Afganistan civarlarına kadar ilerlettiler.
 
Emevi katliamlarından ve zulmünden bıkan halk 750 yılında Horasanlı Eba Müslüm önderliğinde ayaklanarak Emevi Devletini yıktı ve yerine Abbasi Devletini kurdu.
 
Hz. Hüseyin kardeşi Muhammed bin Hanifiye’ye yazdığı vasiyetnamede şöyle buyuruyor: “Dünya insanları bilsinler ki, Ben makamperest, mevkiperest, bozguncu, müfsid ve zalim bir kişi değilim. Benim böyle hedeflerim yok. Benim kıyamım islah etmek içindir. Ceddimin ümmetini ıslah etmek için kıyam ediyorum. Ben marufu emretmek ve münkeri nehyetmek istiyorum.” Gene benzeri sözleri ile’’Ben azgınlık, makam, fesat çıkarmak ve zulüm yapmak için Medine’den ayrılmadım. Ben ceddim’in ümmetini ıslah etmek, marufa emir, münkeri nehyetmek, ceddim Resulullah’ın ve babam Ali’nin çizgisinde hareket etmek için kıyam ettim’’ (21) buyurmuşlardır.
 
Hz. Hüseyin’in hedefleri ve öncelikleri Ceddi’nin yoludur. Emevi ordularının Kerbelâ olayı sonrası Ehli Beyt bendelerine yaptıklarına biraz göz atarsak durum daha iyi anlaşılmış olur.
 
Çocukların, süt emen bebeklerin bile susuz ve aç bırakılması, dövülmesi ve korkutulması.
Kadınların ve yetim çocukların korkutulması, aç bırakılması, dövülmesi, şehirlerde gezdirilmeleri, ölülerine ağlanmasının engellenmesi, feci bir şekilde ziynetlerinin gasp edilip alınması ve hatta öldürülmeleri.
İçinde hasta çocuk ve küçüklerin de olduğu bir esnada uyarmadan çadırların yakılması.
Kur’an’a vakıf salih müminlerin öldürülmesi.
Bulûğa ermemiş çocukların öldürülmesi.
İnsanın en basit tabii hakları sayılan ibadet ve zikire engel olunması.
Şehitlerin, başlarının kesilip Ehl-i Beyti ve yakınlarının gözleri önünde taşınması.
Kendini savunamayan aciz insanlara hatta hastalara bile acınmaması, dövülmesi ve zincirlere vurulması.
Şehitlerin başları, yakınlarının gözleri önünde ayaklar altına alınması, atlara çiğnetilmesi ve parçalatılması.
İslami değerlerle alay edilmesi.(22)
Hz. Hüseyin bir açıklamasında şöyle buyuruyor: “Hamd Allah’a mahsustur. O, ne isterse olur. Güç ve kudret sadece O’ndandır. Allah’ın rahmeti Resulüne olsun. Gerdanlık kızların boyunu çizdiği (onda eser bıraktığı) gibi ölüm de insanoğlunun üzerine yazılıp çizilmiştir. Yakup, Yusuf’u görmeyi arzu ettiği gibi ben de atalarımı görmeyi arzu ediyorum. Bana, varacağım bir katligah tayin edilmiştir. Öyle ki, o ıssız çöllerin yırtıcı kurt ve hayvanlarının Nevavis ve Kerbela arasındaki bir yerde benim uzuvlarımı parçaladıklarını görüyorum. Allah’ın kaza kalemiyle yazılmış olan böyle bir günden kurtuluş yoktur. Allah’ın razı olduğu şeye biz Ehl-i Beyt de razıyız. O’nun bela ve imtihanı karşısında sabır ve istikamet gösteririz; o sabredenlerin sevabını bize (tamamıyla) verecektir. Resulullah’ın bedeninin parçası olan evlatları ondan hiç bir zaman ayrı düşmeyeceklerdir. Cennette de onun yanında olacaklardır.
 
Çünkü onlar Peygamber’in hoşnutluğu ve gözünün aydınlığına vesile olup vadesi de (ilahi hükümetin istikrârı da) onların vasıtasıyla tahakkuk bulacaktır. Bizim uğrumuzda canından geçen ve Allah’a ulaşmak yolunda kendisini fedâ etmeye hazır olan kimse, bizimle birlikte hareket etmelidir. Çünkü ben yarın sabah erkenden hareket edeceğim inşaallah.”(23)
 
Hz. Peygamber, Hüseyin’in şehit olacağını, diğer musibet ve sıkıntılarını kızı Fatıma’ya haber verdiğinde Fatıma çok ağladı ve şöyle dedi: “Bu sıkıntı ve musibetler ne zaman vuku bulacaktır?”
 
Peygamber, “ Ben, sen ve Ali dünyada olmadığımız bir zamanda” buyurdular.
 
Fatıma bu sözü duyunca ağlaması şiddetlendi. Sonra; “ Kim Hüseyin’ime ağlayacak ve onun için ezadarlık edecektir?” dediğinde Peygamber şöyle buyurdular: “Ümmetimin içinden, Kıyamete kadar Ehl-i Beyt’imin kadınlarına, ve erkeklerine ağlayacaklar çıkacaklardır. Kıyamet günü olduğunda sen kadınlara, ben de erkeklere şefaat edeceğiz, Her kim ki Hüseyin’imin musibetine ağlar ise, o ağlayan gözler, cennet nimetlerine ulaşmak için gülecektir’’ (24).
 
 

Hz. Hüseyin’den bir alıntı.


 
Araplardan biri Hz. Hüseyin’ın yanına gelerek şöyle dedi:“Ey Peygamber’in oğlu! Ben birinin kan parası için kefil olmuştum, ama onu ödemeye gücüm yok. Onu halkın en şereflisinden istersem daha iyi olur diye düşündüm; Hz. Peygamber’in ailesinden daha şerefli bir kimse aklıma gelmedi.”
 
İmam şöyle buyurdular:
 
“Ey Arap kardeş! Ben senden üç soracağım, eğer birine cevap verir isen, borcunun üçte birini ödeyeceğim; ikisine cevap verir isen borcunun üçte ikisini ödeyeceğim, hepsine cevap verdiğin takdirde de bütün borçlarını ödeyeceğim.”
 
Adam; “Ey Peygamber’in oğlu! Senin gibi ilim ve şeref ehli bir kimse, benim gibi bedevi (göçebe cahil) bir Arap’tan soru sormak mı istiyor?” dedi.
 
Hz. Hüseyin, “Evet! Çünkü ceddim Resulullah’ın şöyle buyurduğunu duydum: “İyilik ve ihsan, ilim ve bilgi miktarınca yapılmalıdır.”
 
Adam,“Pekâla buyurun ne isterseniz sorunuz; bilirsem cevap veririm, aksi takdirde sizden öğrenirim. Güç ancak Allah’tandır.”
 
Hz. Hüseyin “Hangi amel, bütün amellerden üstündür?”
 
Adam:“Allah’a iman.”
 
Hz. Hüseyin: “Hangi şey insanı helak olmaktan kurtarır?”
 
Adam:“Allah’a güvenmek ve O’na tevekkül etmek.”
 
Hz. Hüseyin “İnsanı süsleyen şey nedir?”
 
Adam:“Kendisiyle amel edilen ilim ve bilgi.”
 
Hz. Hüseyin “İlimin dışında insanı süsleyen şey nedir?”
 
Adam:“Cömertlik ve mertlikle birlikte olan servet.”
 
Hz. Hüseyin “Eğer o olmazsa nasıl?”
 
Adam:“Sabır ve tahammülle birlikte olan fakirlik.”
 
Hz. Hüseyin “Ona sahip olmazsa nasıl?”
 
Adam:“Böyle bir durumda, gökten bir ateş gelsin o adamı yaksın; çünkü o böyle bir azaba layıktır.”
 
Hz. Hüseyin gülerek içerisinde bin dinar altın olan bir keseyle, kaşı iki yüz dinar değerinde olan kendi yüzüğünü o adama verip şöyle buyurdular: “Bu altın dinarları borç sahiplerine ver, bu yüzük ile de (onu satarak) geçim masraflarını karşıla.”
 

HÜSEYİN’DEN HİKMET DOLU SÖZLER


 
Hiç şüphesiz din büyüklerimiz sadece onlardan söz edip, övmemiz, onları kutsamamız, onlar için ağlamamız ve onları sevmemiz için yaşamamışlardır. Bunlar kendi yerinde gerekli ve güzeldir fakat asla yeterli değildir. Onların yaşamının en büyük hikmet ve hedefi insanları cehalet karanlıklarından kurtarıp iman ve hidayet aydınlığına çıkarmaktır. Kerbela.net olarak Kerbela olayı ve Hz. Hüseyin’i (a.s.) anma ve anlatmada bunu hep göz önünde tuttuk.
 
Dünü bugünümüze ışık tutsun diye okumalı ve din büyüklerimizi bize örnek olsunlar, söz ve fiilleriyle bize yol göstersinler diye anmalıyız.
 
Bu anlamda Hz. Hüseyin’i anmak İlahî aşkı, kulluğu, cihadı, namazı, emri bil marufu, nehyi münkeri, fedakârlığı, insan sevgisini… anmaktır.
 
Hz. Hüseyin’in bütün yaşamı ve Kerbelası örnek bir insanın hayat tarzını bize öğrettiği gibi sözleri de aklımızı, düşüncemizi ve gönül dünyamızı aydınlatmaktadır.
 
İki cihan sultanı efendimiz ne güzel buyurmuş: “Hüseyin hidayet meşalesi ve kurtuluş gemisidir.”
 
İşte o yüce insanın insanlığı aydınlatan nurlu sözlerinden küçük bir demeti siz aziz okuyucularımıza sunuyoruz:
 
1- Allah’ı öfkelendirmekle halkın rızasını kazanmak isteyen bir kavim, kurtuluşa erememiştir.
 
2- Kıyamet günü, yalnız dünyada Allah’tan korkan kimse emniyette olabilir.
 
3- Ey insanlar! Resulullah (s) buyurmuştur ki: “Kim, Allah’ın haramını helal bilen, ahdini bozan, Resulünün sünnetine muhalif olan, kulları arasında günah ve zulüm yapan zalim bir yönetici görür de fiil ve sözüyle ona karşı çıkmazsa, Allah-u Teala onu da, o zalim yöneticiyi sokacağı yere (cehenneme) sokar.’’
 
4- Allah’a isyan ederek bir şeye ulaşmak isteyen kimse, umduğundan uzaklaşarak korktuğu şeye yaklaşır.
 
5- Hak üzere amel edilmediğini ve batıldan da kaçınılmadığını görmüyor musunuz? Böyle bir durumda, müminin ölümü arzulaması yerindedir. Ben ölümü saadet, zalimlerle yaşamayı ise aşağılık biliyorum.
 
6- Ey Ebu Süfyan’nın oğullarına uyanlar! Eğer dininiz yok, ahiretten de korkmuyorsanız, en azından hür insanlar olun.
 
7- Allah’ım! Sen biliyorsun ki, bizim tarafımızdan gerçekleşen kıyam, saltanat için yarışmak ve değersiz dünya mallarından bir şeye ulaşmak için değildir. Senin dininin (öğretilerini) öğretmek, ıslahat yapmak, mazlum kullarına emniyet ve güvence kazandırmak, İslam’ın farzları ve Resulullah’ın sünnetleri ve hükümleriyle amel olunmasını sağlamak içindir.
 
8- Farz olan cihatlardan biri, insanın kendisini günahtan koruması için nefsi ile cihat etmesidir. İşte bu cihat, cihatların en büyüğüdür…
 
9- Eğer dünya hayatı bazılarının nazarında değerli sayılıyorsa, Allah’ın mükâfat evi (cenneti) daha yüce ve daha değerlidir.
 
Eğer bu bedenler ölüm için yaratılmışsa, insanın Allah yolunda kılıçla öldürülmesi daha üstündür.
 
Eğer rızklar takdir edilip bölünmüşse, servet elde etmekte insanın hırsının azlığı daha güzeldir.
 
Eğer dünya malını toplamak ondan bir gün el çekmek içinse, insanın böyle bir servet hakkında cimrilik yapmaması gerekir.
 
10- Bilin ki, insanların size olan ihtiyaçları, Allah’ın size verdiği nimetlerdendir. Öyleyse o nimetlerden bıkmayın, yoksa belaya dönüşür.
 
11- Allah’tan başka sığınağı olmayan kimseye zulmetmekten sakın.
 
12- Seni seven, kötü işlerden seni sakındırır; senden nefret eden ise seni bu işlere teşvik eder.
 
13- Akıl, ancak hakka uymakla kâmil olur.
 
14- Allah korkusundan ağlamak, cehennem ateşinden kurtulmaya sebep olur.
 
15- Bir kişi, Şehitler Efendisinin huzuruna gelerek: “Ben günahkâr bir kimseyim, kendimi günah işlemekten alamıyorum, bana nasihat et” dedi. İmam (a.s) şöyle buyurdu:
 
“Beş şeyi yap sonra dilediğin günahı işle:
 
a) Allah’ın rızkını yeme, istediğin günahı işle.
b) Allah’ın mülkünden ve hâkimiyeti altından dışarı çık, istediğini yap.
c) Allah-u Teala’nın seni göremeyeceği bir yer bul, ne yapmak istersen yap.
d) Azrail canını almaya geldiği zaman teslim olma, o zaman gönlünün istediğini yap.
e) Kıyamet günü cennetin maliki seni cehenneme götürmek istediğinde cehenneme gitme, ondan sonra arzuladığın işi yap.
16- Bir adam İmam’a (a.s) selam vermeden; “Nasılsınız? Allah afiyet versin” dediğinde İmam (a.s) şöyle buyurdular: “Evvel selam, sonra kelam (söz). Allah da sana afiyet versin.” Daha sonra buyurdular ki: “Kimsenin selam vermeden konuşmasına müsaade etmeyin.”
 
17- İyiliklerde yarışın ve manevi ganimetleri elde etmeye koşun.
 
18- Cömertlik eden yücelir, cimrilik yapan ise alçalır.
 
19- Bir kişi İmam Hüseyin’den (a.s) dünya ve ahiret hayrını kendisi için yazmasını istediğinde İmam (a.s) şöyle yazdılar:
 
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Kim Allah’ın rızasını, halkın öfkesini kazanmak pahasına elde ederse, Allah, insanların ellerinde olan işlerde ona kifayet eder; kim halkın rızasını, Allah’ın gazabını kazanarak elde ederse, Allah, onu insanlara terk eder. Vesselam.”
 
20- Kim, bir müminin gam ve üzüntüsünü giderirse, Allah-u Taala onun dünya ve ahret üzüntülerini giderir.
 
21- “Halkın haysiyetine el uzatan (onların haysiyetiyle oynayan) birini duyduğunda, seni tanımaması için gayret göster.”
 
22- Zenginlik nedir? Diye sorduklarında: “Arzuların az olması ve yeterli olan rızka razı olmaktır.” buyurdular.
 
23- Ensar dan birisi, İmam (a.s)’a ihtiyacını karşılaması için ricada bulunmak istediğinde, İmam (a.s) şöyle buyurdu:
 
“Ey Ensarî kardeş, yüzünün suyunu dökme, istediğini bir kâğıda yaz, ben Allah’ın izniyle seni sevindirecek bir şey yaparım…” (Sonra şöyle buyurdu:) “Şu üç kimsenin dışında hiç kimseye ağız açma: Dindar, yiğit ve soylu. Çünkü dindar kendi dinini korumak için senin ihtiyacını karşılar; yiğit de (seni ümitsiz etmeyi) kendi yiğitliğine sığdırmaz, utanır; soylu ise ihtiyacın için yüzünün suyunu dökmeye mecbur kaldığını bildiğinden, haysiyetini korumak için seni eli boş geri çevirmez.”
 
24- Bir Müslüman kardeşin senden ayrıldığında, arkanda söylemesini sevmediğin şeyi sen de onun arkasından söyleme.
 
25- Ey insanlar! Adı yüce olan Allah Teala, kullarını sırf O’nu bilip tanımaları için yaratmıştır. O’nu tanıyınca, O’na ibadet edilir, O’na kullukta bulunulur. O’na kulluk edense, O’ndan başkasına kulluk etmekten müstağni olur.
 
26 – Kimileri (cennet nimetlerine olan) hırs ve tamahlarından Allah’a kulluk ederler; bu tür kulluk, tüccar sıfatlı insanların kulluğudur. Kimileri (cehennem) korku(sun)dan Allah’a kulluk ederler; bu, köle sıfatlı insanların kulluğudur. Kimileri de nimetlerinin şükrünü edâ edebilmek amacıyla Allah’a kulluk ederler; işte bu, hür insanların ibadeti, hürlerin kulluğudur ve kulluğun en iyi şeklidir.
 
27- Ben sizi Allah’ın kitabına ve Resulü’nün sünnetine çağırıyorum: Gerçekten sünnet öldürülmüş ve bidat diriltilmiştir.
 
28- Ben azgınlık, makam, fesat çıkarmak ve zulüm yapmak için Medine’den ayrılmadım. Ben ceddim’in ümmetini ıslah etmek, marufa emir, münkeri nehyetmek, ceddim Resulullah’ın (s.a.a) ve babam Ali’nin (a.s) çizgisinde hareket etmek için kıyam ettim.
 
29- Biliniz ki iyi amel, övgü ve ödüle layıktır. İyi amelin gerçek yüzünü görebilseydiniz, onu, bakışları insana neşe ve ferahlık veren güzel yüzlü biri olarak görürdünüz. Eğer kötü ameli gereğince zihninizde canlandırabilmeniz mümkün olsaydı, insanda nefret ve tiksinti uyandıran tahammül edilemez derecede çirkin biri olarak görürdünüz.
 
30- Hz. Resulullah’ın (s.a.a.) şu sözü benim için ispatlanmış durumdadır: ‘‘Namazdan sonra amellerin en hayırlı olanı, günah olmayan bir şekilde mümini sevindirmek ve neşelenmesini (mesrur olmasını) sağlamaktır.’’
 
31- Bizi sevmeyi vazife bilin; zira bizi seviyor olarak Allah’ın huzuruna çıkacak olanlar bizim şefaatimize nail olacaklardır.
 
32- Size bir ihtiyacını söyleyip el açan biri, böylece onurunu size takdim ediyor demektir; o halde siz de kendi onurunuza saygılı davranın ve onun ihtiyacını giderin.
 
33- Ey insanlar! Bağış ve ihsanda bulunan, onur ve saygınlık kazanır; cimrilik eden, kendisini aşağılık hale getirir. İnsanların en cömerdi, hiçbir karşılık beklemeden verip bağışta bulunandır. Affı en yüce insan, güçlü ve üstün olduğu zaman affedebilen insandır. En fazla sıla-i rahimde bulunan (yakınlarına uğrayıp hallerini soran) kimse, onunla ilişkisini kesenlere uğrayıp hallerini soran kimsedir.
 
34- Aşura günü Yezit orduları çadırlara saldırıp da Hz. İmam Hüseyin (a.s.) ile çadırların arasını kesince; “Yazıklar olsun size ey Ebu Süfyan soyunun yandaşları!” diye haykırdı, “Dininiz yoksa ve ahiret azabından korkmuyorsanız, dünyanızda mert ve hür tıynetli olun bari! Sizin savaşınız benimle; kadınlarla çocuklardan ne istiyorsunuz?”
 
 
 
Yol içinde yol ararsan yol muhammed Ali'nindir
 
 1✔İlim, hakikate giden yolları aydınlatan ışıktır.
2✔İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır
3✔Yolumuz; ilim, irfân ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur.
Hünkâr Hacı Bektaş'ı veli
Yolumuz Hakk Muhammed Ali yoludur
 
Ya Allah ya Muhammed ya Ali Diyenlerdeniz
Kalsın gönül yol kalmasın-
 
Alevilik,
Hakk Muhammed Ali, Ehl-i Beyt ve Oniki İmam kutsallığını, sevgisini, sevdasını yüreğinde taşıyan;
Keremler Sultanı Ali’yyel Murtaza’nın Hazreti Muhammed’in vekili, vasisi, halifesi, imamet kapısının başı, velayet kapısının şahı olduğuna inanan;
Ali evine ve onun soyuna bağlanan, ikrar-ı bent olup Ali evinin İslam tasavvufu inancıyla hareket
eden;
Hazreti Ali’nin adaletinden, onun insani değerlerinden ayrılmayan;
insanı merkez alıp, yüreği insan sevgisiyle dolu, insanın hak ve hukukuna, bütün canlıların hak ve hukukuna riayet eden; çevre dengesiyle uyum içinde yaşamayı ilke edinen;
bütün inançlara saygı ve hoşgörüyle bakan; din, dil, ırk, cins, renk farkı gözetmeyen;
eline, diline, beline, işine, aşına, gözüne sahip olma ilkesiyle hareket eden;
inançlı, imanlı, ikrarlı, itikatlı insanları bünyesine alarak, onları Hakk’a ulaşmaları için manevi olarak
donatıp doyuran, onlara Hakk’ın hakikatini, göksel hazinenin sırlarını
öğreten;
dört kapı kırk makam, İnsan-ı Kâmil olma yolunda kendini kendisinde fark ettiren; sevgi, hoşgörü, paylaşım, muhabbet, şefkat, erdem, merhametle hareket eden; kinden, kibirden, buğuzdan, kötü duygu ve davranışlardan uzak olmayı yeğleyen; zalimin, sömürenin karşısında yer alıp fakirin, yoksulun, yetimin, garibanın, ezilenin yanında olan; emeği kutsal bilen; ilim, irfan, kemalet ve marifetli bir toplum yaratmak için çalışan; insanlara ve insanlığa hizmet etmeyi ilke edinen; Hakk’ı insanda, insanı Hakk’ta gören; bilimsel temelde hareketi esas alan; Hazreti Ali soyuna dost olanla dost olan, düşman olandan uzak duran bir inanç sistemidir.

Kısaca. Kızılbaşlık Nedir :
Uhut şavaşında yezit ordusu ile Savaşırken sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed( s.a.v) yaralanır dişi kırılır kanı yere düşmemesi için
Hz .Ali başındaki sarığı kanı durdurması için 
Sevgili Peygamberimizin kırılan dişine yarasına tutar ve kan durur . sevgili Peygamberimiz Hz muhammed ( s.a.v ) derki. Ya Ali eğer kanımın bir damlası yere düşseydi dünya Helak olurdu der...Hz.Ali o kanlı sarığı başına sarar yezitlerle şavaşır. Yezit ordusu
Hz Aliye kızılbaşlı der..kızılbaşlık ordan kalma işte kızıl kan sevgili Hz.Muhammed ( s.a.v ) kanıdır....Hala yezit EHLİBEYT'in kanını akıtmakta..
( Fahrettin ŞahmerdanHızıraşkına )
insan olduğunu asla unutma
 
Girdim ilim meclisine,
eyledim kıldım talep;
Dediler ilim geride,
illa edep illa edep... -
Yunus Emre

Hak Yolunda ilerlemek
Yürek işidir, Akıl işi Değil…
Kılavuzun Daima Yüreğin
Olsun, Omzun Üstündeki
Kafan Değil. Nefsini
Bilenlerden Ol;
Silenlerden Değil..
Yol cümleden uludur, kalsın gönül yol kalmasın
 
Biz dürüst insanlar kendini hakka vermiş bireyler olarak. Sevgiyi kendi özümüzde hak bilmişiz.
Yansakta gerçek sevgiden ayrılmayız,
Şu bir gerçekki, dürüst samimi sadık olan, aşktan mahrum edilmiş, bir avuç aşka sevgiye muhtaç kalmış bireyleriz.. Fedakâr cefakâr olan iyi insanlardır. Dünyada Nankörler çok. 

Üzümü hakka vermiş,bir garip devrişim yansamda yakılsamda, sahte aşklara kanmazam, Hak muhammed Ali yolundan ayrılmazam..
Şahım yoluna serimi vermişim, doğru yolu kendimde hak bilmişim..
Hak aşkına...Şah-ı Merdan Ali aşkına
Gerçeğe hü . aşk ile.
Fahrettin ŞahmerdanHızıraşkına
 
Yol cumleden uludur 101597 ziyaretçi (147268 klik) Yolumuz islamın özü Hak Muhammed Ali yoludur
ALEVİ, İNANCI DİN BİLGİLERİ SAYFASI, Fahrettin ŞahmerdanHızıraşkına Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol